5 Ağustos 2009 Çarşamba

Kayseri: Şehir gibi şehir..

Neden Kayseri?
Kimlerden duymuştum ilk, hiç hatırlamıyorum ama; Kayseri'nin çok modern çok güzel bir şehir olduğu kalmış aklımda.. Türkiye'de şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde, Avrupa standartlarında şehirleşebilmiş hiç bir şehir göremeyerek hayal kırıklığına uğrayan ben; "hadi bi koşu da Kayseri'ye bakayım" dedim..

Şehir Hakkında
Tarihi çok eskilere uzanıyor Anadolu'daki her şehir gibi.. Ama sadece Türk tarihine odaklanırsak, sırasıyla Danişmendlilerin, Anadolu Selçuklularının ve Osmanlıların izleri var şehirde...

Şehir düz geniş bir yere kurulmuş, kocamaan bir yer. Etrafta dağlar var ama en yakında olan Ali Dağı bile uzakta duruyor. Erciyes de hafiften gözüküyordu uzaklarda, ama tepesini göremedim, hava bulutluydu.. Dağların çok uzakta kalması ve şehrin geniş bir düzlükte yer alması, şehre ayrı bir ferahlık veriyor..

Kayseri büyükşehir belediyesi statüsünde. Merkez ilçeyi Melikgazi, Talas ve Kocasinan oluşturuyorlar.. (Viki amcadan baktım şimdi emin olmak için; Hacılar ve İncesu da varmış)

Şehrin tarihi/turistik yerleri hakkında ön bilgi, Kayseriden.biz sitesinden toplanılabilir; gerçekten çok kaliteli bir site; tarihi yerler hakkında çok detaylı bilgiler ve resimlerle dolu. Birleşmiş Fikirler isimli bir oluşumun, Edirne ve Adana'dan sonra AKBANK sponsorluğunda hazırladığı üçüncü siteymiş; 10 üzerinden 10 veriyorum :)

Ayrıca; Kayseri'nin turiste verdiği önem de çok şaşırttı beni; tarihi yapıların duvarlarındaki türkçe/ingilizce açıklama tabelalarına (Gaziantep'tekiler kadar başarılı olmasa da) ek olarak, şehir meydanında bir de "Tourist Information Office /Turist Bilgilendirme Bürosu" var.. Evvet; şehrin tam göbeğinde, herkesin göreceği şekilde.. Böyle birşeyi Türkiye'de ne gördüydüm ne duyduydum şimdiye kadar (Zaten meydanın göbeğinde; ayrıca aşağıdaki Google Map haritasında da Gezi Güzergahı I üzerinde işaretledim yerini).. İçeri girip, hem Kayseri merkezi haritası (biraz kabataslak birşey ama yine de işe yarıyor); hem Kayseri ile ilgili çok güzel bir kitapçık alabiliyorsunuz ücretsiz; hem de gezmeyi düşündüğünüz yerler hakkında aklınıza gelen her şeyi sorabiliyorsunuz... Gurur duydum doğrusu Türkiye'de Tourist Information Office olduğunu görmekten.. Zaten hep söylüyorum; avrupalıların turiste verdiği önemin aynısını biz gösterebilsek, turist sayımız abartısız 3-4 katına çıkar kesin..

Yalnız şu açıklama tabelalarıyla ilgili çok önemli bir problem var; ingilizce açıklamlar çok uyduruk, gramer ve anlam hatalarıyla dolu (tek istisna Hunat Hatun Külliyesi'nin duvarındaki. Oradaki ingilizce problemsiz).. Bu da şehrin yabancı turiste verdiği önemi gölgeliyor doğrusu.. Örnek vereyim mesela; Alaca Kümbet'in üzerindeki türkçe açıklama "Emir Cemalettin bin Muhammed'e aittir" diyor; ingilizcesinde ise şöyle yazılmış "It was build by Muhammed for Emir Cemalettin and Bin Muhammed". Tercüme edersem: "Muhammed tarafından Emir Cemalettin ve Bin Muhammed için yaptırılmıştır".. Yani böyle komik saçma kel alaka bir ingilizce açıklama. Ayrıca gramer yanlışı yapılıp "built" olması gereken kelimenin "build" olarak yazılmasını öpüp başıma koyuyorum tabi bu saçma ingilizcenin yanında... (Aynı problemle Konya'da da karşılaştım ilginç bir şekilde)

Nasıl gidicez?
3 gece & 3 şehir planıyla çıktığım yolculuğun ikinci durağıydı Kayseri.. Gaziantep'ten Devran Turizm gidiyor Kayseri'ye. 6.5 saat sürdü yolculuk. Bilete 25 TL verdim. Saat 19:30 gibi Kayseri Otogarı'na vardık.

Otogar, yeni yapılmış modern bi yapıydı; ancak Gaziantep Otogarı'na göre çok soğuk bir mimarisi var, sevemedim..

Otogardan şehir merkezine gidiş ve geri dönüşte ne yazık ki toplu taşıma kullanamadım, Ümit sağolsun. Otogar'a vardığımda Ümit (ve Kürşat) beni bekliyodu zaten.. Dönüşte de Metro'nun servisiyle gittim otogara; zaman da tutmadım iyi mi; ama herhalde bi 15 dakika filan sürüyodur, ve kesin bi dolmuş türü birşey vardır arada işleyen..

Gezi Güzergahı I
Aslında, şehirle ilk haşırneşirliğim akşam vakti oldu.. Zaten 19:30 civarı otogara geldiğimizi söylemiştim. Ümit'in eniştesi Rahmi abi, sağolsun akşam karanlığında bizi şehir meydanı etrafındaki önemli tarihi eserler arasında dolaştırdı. Şehir meydanının akşamleyin bir başka havası oluyo doğrusu..

Ümit'le Rahmi Abi'nin evinde yataktan yatağa karanlık odada gecenin 4'üne kadar çene çaldığımızdan, ertesi sabah saat 11'de anca uyanabildik.. Gezmek için şehir merkezine geldiğimizde de Cuma namazı ezanı okunmak üzereydi. Hunat Hatun Camii dışında; 1 TL ödediğim seccade şekli verilmiş bez üstünde kıldım namazı.. [O da ayrı bir şaşkınlıktı benim için; bi de baktım herkesin koltuğunun altında bi seccade, camilere doğru yürüyolar... Normalde İstanbul'un heryerinde kocaman hasırlar filan serilir, dışarıda kalanlar namaz kılsın diye. Ama Kayseri'de böyle bi hizmet sunmuyo camiler :), kendi başının (pardon seccadenin) çaresine bakıcan.. Kayserililerin fıkralara konu olan tüccarlık yanıyla bağlantılı birşey mi bu acaba dedim kendi kendime :)]


Gezi Güzergahı I. Turistik Kayseri'yi daha geniş bir haritada görmek için tıklayın..

Namaz sonrası, turist bürosuna uğradık ilkin. Kadir Has Şehir Müzesi'ni görmemizi kesinlikle tavsiye etti ordaki kız. Öyle yürüyerek gidilecek bir yerde değil; Ümit'in arabaya atlayıp gittik, ancak birkaç günlüğüne kapalıymış müze (turist bürosundakilerin bunu bilmemesi de ayrı garip tabi).. Hemen yanında da fuar alanı var ilgilenenler için; ama şehirdeki tarihi yerleri görmek yerine orda vakit geçirmeyi istemediğimden, geri döndük ve Gülük Camii'ne gittik arabayla.. Ne görkemli mihrab süslemesi! Neyse güzergahlar karışmasın, ikinci güzergahı anlatırken koyayım fotoğrafını.. Sonra, da Ümit'in işi çıktı, ve beni yukarıdaki haritadaki ilk güzergahın en güney noktası olan Döner Kümbet'in orada bırakıp dönmek durumunda kaldı Gemerek'e.. Yani bu güzergahı tersten takib ettim aslında ben:)

Meydan
Evet gezi rotamız şehir meydanından başlıyor. 10 üzerinden 10! Türkiye'de böyle bi meydanı olan şehir gördüm ya, gözüm açık gitmez :) Koskocaman bir yer; çok güzel düzenlenmiş; ve üstelik tarihi yapısı da var; saat kulesi ve iç kale surlarıyla..
Resimde şehir meydanının bir kısmı görünüyor. Normalde daha da büyük. İlerde iç kale, 6.yy'dan Bizans yapısı.

Şehir meydanının başka bir açıdan görünüşü. Soldan sağa sırasıyla Hunat Hatun Camii minaresi, Heykel, Saat Kulesi, İç Kale surları, ve en sağda da yeni işlemeye başlayacak tramvay'ın durağı gözüküyor. Arkada da Ali Dağı'nın silüeti.

Türkiye'de böyle bir meydan planlaması görmek beni oooo kadar mutlu etti ki; kendimi alamıyorum; farklı bir açıdan bir meydan fotoğrafı daha koycam buraya :)
Burda da; saat kulesi, heykel; tramvay durağı; ve durağın arkasında en sağda da İç Kale'nin ucu gözüküyor..

Gezi Güzergahının meydandan sonraki ilk durağı Hunat Hatun Külliyesi, 1238 Selçuklu yapımı (ama minaresi 1900'de yapılmış). Zaten hemen meydanın orda cami. Giriş dış kapısındaki işlemeleri, taş mihrabı ve tarihi ağaç minberiyle gerçekten büyüleyiciydi cami. Gördüğüm yerlerin tarihiyle ilgili çok fazla detaya inmiyorum; zaten Kayseriden.biz sitesinde var tüm ayrıntılı tarihi bilgiler..

Hunat Külliyesinin dış giriş kapısındaki klasik Selçuklu tarzı geometrik motifler..

Hunat Camii ahşap minberinden bir görüntü. Ağaca özellikle Kur'an yazısının işlenebilmesi hayrete düşürüyor insanı..

Hunat Camii mihrabının hemen üstündeki arapça yazı (muhtemelen bir ayet). Selçuklu tarzı (köşeli) kaligrafinin estetikliğine bitiyorum..

Bu kadar büyülenmemde, hayatımda ilk kez bir selçuklu mimarisiyle haşır neşir olmanın da etkisi vardır tabii. Caminin içi sütun dolu.. İlk başta ilginç geldi, ama sonra şehirdeki diğer camileri gezdikçe anladım ki bu da tipik Selçuklu/Danişmentli mimarisinin özelliğiymiş..
Hunat Camii içi. Selçuklu tarzı klasik çok sütunlu iç yapı.

Kümbetler
Hunat Hatun Külliyesi içinde bir de Hunat Hatun kümbeti var, ben sadece cami girişinden bakabildim; yine üzerinde hoş geometrik motifler var. Ama sonra, Konya yolculuğunda yanımda oturacak olan Seçmen abi dedi ki "Hunat Hatun Çarşısı içinden dolanarak kümbetin yanına gidilip içine girilebiliyor". Hatta Seçmen abi, sandukalar üzerindeki örtüleri de kaldırıp sanduka taşlarının işlemelerini de fotoğraflamış.. Hunat Hatun, meşhur anadolu selçuklu hükümdarı I. Alaaddin Keykubat'ın eşiymiş. Hatta kendisi, Alanya tekfuru'nun kızı imiş. Evlendikten sonra müslüman olup kendini hayır işlerine adamış..

Devam ediyoruz güzergah boyunca: Alaca Kümbet'in pek bi özelliği yok açıkçası göze hitab eden. Ancak otobüs firmalarının yerleri var hemen burada; gidiş bileti filan ayarlayacaksanız aklınızda olsun..

Esas bu güzergahın geri dönmeden önceki son noktasındaki Döner Kümbet çok güzel. "Dönüyo mu?" diye hayretle sorduydum cahil cahil turist bürosundaki kıza. "Yok, şeklinden dolayı öyle isimlendirmişler" dedi gülerek. Yuvarlak bir yapısı var, ve üzerindeki süslemeler muhteşem.. Hayat ağacı, çift başlı kartal ve aslan kabartmaları var üzerinde. Kümbet 1300'lü yıllarda saraylı bir hatunun mezarı olarak yapılmış. Ama komik bir şekilde kümbet üzerindeki ingilizce/türkçe levhada kümbetin kim için yapıldığından bahsedilmiyor.. Ahh, nerdesiniz Gaziantep'teki ayrıntılı muhteşem açıklama levhaları!! :)

Seyyid Burhaneddin Mezarlığı ve Türbesi...
Seyyid Burhaneddin Türbesini de tesadüfen keşfettim. Döner Kümbet civarında yürürken, kenardaki yeşil alan ve alandaki mezar taşlarına benzer eski taşlar dikkatimi çekti.. Bi baktım ki çok eski bir mezarlıkmış burası. Yetkilileri takdir ettim doğrusu. Zaten çoğunun üzerindeki yazısı yok olmuş olan taşlarla dolu bu mezarlığı dümdüz edip üstüne çirkin bi bina kondurabilirlerdi genelde yapıldığı gibi.. Ama güzelcene düzenlemişler.. Aralarda hoş motifli mezar taşlarına da rastlıyorsunuz.. İstanbul'da alıştığımız eski mezar mimarisinden farklı bir havası vardı..

Mezarlığın içinde dolanırken, kenarda bir çeşme benzeri yapı vardı; onun üst kısmında gözüme ilişti aşağıda resmini koyduğum kuş evi.. İstanbul'daki Laleli, Üsküdar Yeni Valide ve Ayazma Camilerinin duvarında çok daha süslüleri vardır bu kuş evlerinin; kuş sarayları demek daha mantıklı onlara.. Ecdadımızın aynı mantıkla kuşları düşünüp taa Kayseri'de de bu uygulamayı yaptığını görmesi mutlu etti beni..


İlerde türbeyi görünce meraklandım. Meğer Mevlana'nın hocası Seyyid Burhaneddin'e aitmiş. 1244 senesinde Kayseri'de vefat etmiş. Zaten o yüzden bu caddeyi Seyyid Burhaneddin bulvarı olarak adlandırmışlar.. Hatta Mevlana bir ara hocasını ziyarete bu şehre bile gelmiş.
Türbe yapı olarak kiliseye benziyor biraz. Hangi dönemde inşa edildiğini merak ettim; ancak duvarındaki açıklamalarda sadece Seyyid Burhaneddin'in hayatı ile ilgili bilgi verilmiş. Türbeyle ilgili hiç bir bilgi yok.. Yine "Ahh Gaziantep" dedim içimden :)

Ahi Evran Zaviyesi
Yolun hemen öbür tarafında Ahi Evran Zaviyesi var, ücretsiz gezilebiliyor: Esnaf ve Sanatkarlar Müzesi olarak düzenlenmiş; çok hoştu. İçerdeki genç ayrıntılı bilgiler verdi bana sergilenen eşyalarla ilgili, sağolsun.. Mesela, iki parçalı ayakkabı çok ilginçti: Ayakkabının alt tarafını (alt katını demeliyim) çıkarıyosunuz bir hamleyle ayakkabıyla girilmeyen bi yere gelince; sonra temiz temiz geziyosunuz.. Çok yaratıcı imiş; sanıyorum eski zamanlarda kullanılırmış Kayseri civarında bu ayakkabı.

Sırf bu değil tabi; türlü türlü eşyalar var sergilenen, girince göreceksiniz. Birkaçının fotoğrafını Mosaic Maker programı yardımıyla bir araya getirip koydum aşağıya.
Eski zamanlarda kullanılan sırasıyla 1) kömürlü ütü (inanılmaz ağır, kalkmıyo yerinden), 2) dikiş makinası, 3) Bakır cezve, 4) Silah sandığı

Geri dönüşte güzergah üstünde yer alan Han Camii'nin çok bir özelliğini göremedim aslında; girmeseniz de olur.. Turist Bürosu'nun verdiği haritada işaretlendiği için ben de işaretledim Google Map'de.

Eski Kayseri Evleri..
Sonra, ilerde Yoğun Burç'un (1200'lerde Anadolu Selçukluları tarafından inşa edilmiş bu burç) olduğu köşeden sola dönünce, eski Kayseri evlerinden (konak demeli belki de) örnekler çıkıyo karşımıza güzergahı takip edince. Eskişehir, Ankara, Bursa civarında gördüğüm eski ev mimarisinden çok farklı. Gaziantep'teki tarihi evlere daha bi benzeyen bir mimariyle yüzyüze geliyoruz..
Sağda, yanyana birkaç eski Kayseri evi görünüyor..

Bu Kayseri evlerinin hemen arka tarafında da Lale Camii var. Lale Camii, 1300'lerde Lala Muslihiddin Paşa tarafından yaptırılmış; klasik Selçuklu mimarisi hakim esere. Cami içinde ortada adam boyu yüksekliğinde bir kabe modeli vardı; mantığı nedir merak ettim. Caminin ahşap minberi de yine Hunat Hatun'daki mukabilini aratmayacak nitelikte bir şaheser.
Lala Camii ahşap minberinden. Yine o estetik selçuklu tarzı Kur'an hattı var üzerinde..

Devam edip Kayseri Lisesi ve Kilise'nin önünden geçerek meydan bölgesine gireceğiz. Kayseri Lisesinin mazisinde şöyle bir hazin nokta var; bahsetmeden geçmeyeyim: 1920-21 yıllarında hiç mezun veremiyor lise; çünkü 11 lise son sınıf öğrencisinin hepsi Sakarya'da şehit düşüyor. Kilise var hemen lisenin karşısında; ama nedense önünde adı sanı tarihi ile ilgili en ufak bir bilgi yok.. Camında; tekvando kurslarının başlayacağı ile ilgili bi duyuru var; demek ki böyle bir amaçla kullanılıyor.. Garipsedim doğrusu.. Halbuki şehrin çok dinli mazisine vurgu yapmak ve ecdadın hoşgörülü bakış açısını öne çıkarmak adına, güzel bir ingilizce/türkçe açıklama levhası konulmalıydı önüne. (Yenibilgi: İnternet'te buldum sonunda. İsmi Surp Astvadzadzin kilisesi imiş. İsminde "Surp" olduğuna göre bir Ermeni kilisesi demek ki.. Ne zaman yapıldığı bilinmiyor ve günümüzde spor salonu olarak kullanılıyormuş... Yenibilgi II: Astvadzadzin kelimesi 'Rabbin Annesi' anlamına geliyomuş..)
Şimdi spor salonu olarak kullanılan Surp Astvadzadzin (Meryem Ana) ermeni kilisesi

Devam edince Gezi Güzergahı I'in son noktasına geliyoruz. Burada da iki tane önemli eski Kayseri evi var birbirine yakın: Raşit Ağa Konağı (Atatürk evi) ve Güpgüpoğlu Konağı (Etnoğrafya Müzesi). Ben gezmedim müzeyi, sadece dışardan fotoğrafladım. Ama, cansız mankenler kullanılarak konağın eski zamanda nasıl işlediği çok güzel canlandırılmış diye duydum Seçmen abiden. Biraz hayıflanmadım da değil bunu duyunca..
Atatürk Evi. 19 Aralık 1919'da Kayseri'ye geldiğinde bu evde kalmış Atatürk.

Gezi Güzergahı II


Gezi Güzergahı II. Turistik Kayseri'yi daha büyük bir haritada görmek için tıklayın..

Yine Meydan'dan başlıyoruz. İç Kale'den Kapalıçarşı'ya giriyoruz; İstanbul, Bursa veya Gaziantep'teki kapalıçarşılardan farklı bir görüntü yok; o yüzden şöyle bir geçip çıktım ben.. Kapalıçarşı 1850'lerde yapılmış ama Bedesten, II.Bayezid zamanından kalma. Zaten farklı bir mimarisi var çarşıya göre. Bedestendeki halıcıda çalışan kültürlü gençle sohbet ettik biraz; anlattı mimari yapının sağlamlığını.

Ulucami
Bedesten yoluyla çıkınca kendimizi meşhur Camii Kebir'in yani Ulu Cami'nin önünde buluyoruz zaten.. Minaresi; kırmızımsı rengi ve şerefesinin altındaki maviliğiyle çok hoşuma gitti. Sanırım o mavilik aslında mavi taşlarla yazılmış arapça bir yazı. Minarenin bir özelliği de, şerefeden sonraki kısmının bariz ince olması.. Konya'da dolaşırken; bu tarzın eski Selçuklu minare mimarisi tarzı olduğunu söylediydi bana Mehmet... Caminin içi, klasik selçuklu tarzı bissürü sütunlu şekilde.. Ama içini ilginç yapan, bu sütunların zamanın çeşitli roma/bizans yıkıntılarından toplanılmış olması. Zaten sütunların üst taraflarındaki işlemeli süslemeler hemen bunu akla getiriyor.. Ulucami, Kayseri'nin en eski büyük camisi bu arada. 1142'de; üçüncü Danişment sultanı Melikgazi, başkent yaptığı Kayseri'ye böyle bir cami yaptırtmış. Melikgazi'nin türbesi de hemen caminin yanında.
Cami-i Kebir (Ulu Cami)'nin kızıl minaresi. Yanda ise yukarıdan aşağıya 1) Caminin ahşap minberinden bir motif, 2) Camideki Roma sütunlarından biri 3) Mihrabın üstündeki altın yaldızlı kufi hat..

Bir ilginç nokta da; Ulu Camii, şadırvanında her abdest alan için ayna bulunan hayatımda gördüğüm ilk ve tek cami. Ahan da kanıtı aşağıdaki fotoğrafta :).

Her abdest alma yerinin karşısında bir ayna var :)

1-2 dakika yürüdükten sonra Hatuniye (Şamiye) Medresesi var. Bunun da özelliği; şehirdeki tek Dulkadiroğulları Beyliği eseri olması. 1432'lerde inşa edilmiş. Gerçi Kayseri tarihinde bir Dulkadiroğulları hakimiyetinden bahsedilmiyor ama, demek kısa bir süreliğine öyle bir durum olmuş ki buraya medrese yaptırmışlar.. Giriş kapısını fotoğraflayıp yola devam ettim ben..

Gülük Camii
Sonra Gülük Camii'ne gidiyoruz biraz yürüyüp.. Bu caminin en önemli özelliği mihrab süslemeleri.. Şehirdeki başka hiç bir camide yok bu.. Gerçekten eşsiz.. Yalnız içeri girip bakınca, yer yer kabardığını görüyorsunuz süslemelerin.. Dip taraf zaten dökülmüş ve alçıyla sıvanmış.. İnşallah yetkililerin bir restorasyon planı vardır, yoksa yok olup gidecek bu eşsiz güzellik.. Ayrı bir konu da; mesela ben kötü niyetli biri olsam kabaran yerlerden elimle hatıra niyetine parçalar koparıp alabilirdim.. Mihrab kısmının korkulukla çevrelenmesi lazım aslında..

Gülük Camii mihrabı, ve mihraptan detaylı motifler.. Benim cep telefonu kamerası pek iyi yansıtamamış görkemini mihrabın gerçi..

Son cami durağımız Kurşunlu Camii.. Bu isimin sebebi ne acaba diye de meraklandım; Eskişehir'deki tek Osmanlı eserinin adı da aynıydı.. Kurşunlu Camiinin özelliği; zaten Kayseri'li olan Mimar Sinan'ın kendi şehrine yaptığı bir cami olması.. Aynı zamanda şehirdeki tek Osmanlı mimarisi yapı sanırım.. Cami klasik Sinan camisi zaten yapı olarak.. İnsan meraklanıyor; Mimar Sinan bu camiyi hangi duygularla yaptı acaba; neler hissetti; gerçekten bir vefa duygusu muydu ona bu camiyi yaptıran..

Hemen caminin önünde yemyeşil bir park var.. Yani yaz sıcağında şehir merkezinde dolanırken oturup serinleneceğiniz bir mekan var hemen meydanın dibinde.. İşte bilinçli şehircilik.. Bu parkın arkasındaymış meğer Gevher Nesibe; Konya'ya giderken otobüste tanıştığım Seçmen abi söyledi.. Hayıflandım tabi; ama artık bir dahaki sefere. Gevher Nesibe'yi yıllar önce kendisiyle ilgili okuduğum acıklı bir romandan tanırım.. Çocuktum o zamanlar, ne hayranlık duymuştum Gevher Nesibe Hatun'a.. Genç yaşta aşk derdinden ölmüş, ve kardeşi Anadolu Selçuklu Sultanı'na bu tıp merkezinin yapılmasını vasiyet etmiş. Zaten o yüzden Şifaiye Medresesi olarak da biliniyor yapı.. İleride de Hacı Kılıç Camii var; onu da göremedim haliyle..

Ve gezi güzergahının son durağında da Sahabiye Medresesi var; yine selçuklu tarzındaki büyüleyici giriş kapısıyla.. Bu giriş kapısı, tipik Selçuklu tarzı. Gülük Medresesi'nde, Hunat Hatun'da; ve Konya'daki Selçuklu eserlerinde de bu geometrik motiflerle dolu görkemli mimariyi gördüm hep..

Hemen o civarda, ALMER alışveriş merkezi var; gidesiniz geldiyse.. Merkez civarında yapımı devam eden iki alışveriş merkezi daha gördüm; AVM modası Kayseri'ye de gelmiş besbelli..

Değdi mi ??
Evet; kesinlikle değdi gittiğime! Antep'te; şehre "Doğu'nun Parisi" niyetiyle gidip yaşadığım hayal kırıklığını anlatırken, "Kayseri'den de fazla birşey beklemeyin" dediydi Osman.. Amma Osmancım, durum farklı:) Kayseri'nin planlı şehirleşmesine hayran kaldım.. Gecekondu yok; binalar muntazam, gözü rahatsız etmeyen dış cepheler; gepgeniş yollar; kooskocaman şehir meydanı, aynı Avrupa şehirlerindeki gibi.. Şehirleşme açısından tam not verdim Kayseri'ye (ben kim oluyosam :) ); "şehir gibi şehir işte" dedim.. Tarihi eserler açısından zengin; yeşillendirmeye gereken önem verilmiş; velhasıl insanın içi açılıyo şehir merkezinde volta atarken..

Yapmadan Dönme
  • Meydanda akşam vakti iç kale etrafında volta atmadan
  • Hunat Hatun, Gülük veya Sahabiye'den herhangi birinin giriş kapı süslemesini görmeden
  • Gülük Medresesi'nin eşsiz mihrab süslemesini görmeden
  • Hunat Hatun, Lala Camii ve Ulu Camii'de yer alan ahşap minberlerden birini görmeden
  • "Tourist Information Office"'e uğramadan
  • Döner Kümbet'i görmeden
Minik Detaylar
  1. Tüm bu yerleri saat 14:00- 19:30 arası yürüyerek gezdim. 5.5 saat yetti yani. Tüm tarihi yapıların birbirine yakın olması işe yarıyor. Yani, göremediğim yerleri de göz önüne alırsak; sabah 11 civarı gezmeye başlayıp, akşam 9'a kadar her yeri doya doya gezip, üstelik meydanın akşam görüntüsünden de mahrum kalmazsınız.
  2. Akşama doğru Memet'i arayıp "Kayseri'deyim, Konya'ya geliyorum bu akşam" dediğimde ilk söylediği şey "Beştepeler Parkına gittin mi?" oldu. Sanıyorum şehre çok uzak değil. Güzelliği; şehri kuşbakışı görebiliyormuşunuz burdan.
  3. Konya ve Eskişehir kadar olmasa da bisiklet kullananlar var şehirde her yaştan (tabi hepsi erkek; bir tek Eskişehir'de gördüm bisiklet kullanan bayanları).. Sevindim tabi.. Hatta Hollanda usulü bi korkuluğa kilitlenip terkedilmiş eski bir bisiklet bile gördüm. mutlu oldum :).
    Keşke belediye bisiklet yollarıyla döşese şehri de, bisiklet kullanımını teşvik etse. Geniş caddeleri ve düzlük yerde olması hasebiyle buna çok müsait şehir..
  4. Çeşmeler... Evet; Kayseri'nin çook takdir ettiğim başka bir özelliği.. O kadar çok çeşme var ki; gezerken yorulup susayınca su satın almaya gerek kalmadan giderebildim susuzluğumu.. Şimdiye kadar Avrupa ve Türkiye'de gördüğüm şehirlerde bir tek İsviçre-Basel'de vardı hatırladığım böyle halka açık çeşmeler..
    Bu çeşme Han Camii'nin arkasında bir yerlerdeydi.. Hem böyle tarihi çeşmeler var hem de yeni yapılan hayratlar; su hizmeti sunan..
Kayseri'yi başka kimler bloglamış ??
Kayseri'ye gidip birşeyler karalamış blog yazarlarının sayfalarına bağlantı koyayım dedim bu kısımda da.. Hem böylece bu yazıyı okuyanlar, Kayseri hakkında daha ayrıntılı bilgi ve resimlere ulaşsınlar.. Kayseri gezi yazıları derlemesi gibi bişey olsun burda yani..
  1. Gezihane : Kayseri : Benim burada pek bahsedemediğim, nerde ne yenir (Kesme Dondurma'sı varmış mesela Kayseri'nin; bu yazıdan öğrendim), nerede kalınır gibi konularda ayrıntılı bilgiler veren hoş bir gezi yazısı. Ayrıca önemli tarihi yerlerden birkaçı hakkında da ayrıntılı bilgi var.

14 yorum:

  1. süper bi site cok saolun resim ödevime cok yarıyor thanksss

    YanıtlaSil
  2. Tunahan Bey; Kayseri - Nevşehir gezisi planlıyorum. Önümüzdeki haftasonu orada olacağım. Yukarıda verdiğiniz bilgiler ve özellikle resimlerle birlikte güzergah çok işimie yarayacak. Resim ve harita iel desteklenmiş yazınızı okuduktan sonra Kayseri şehir merkezini görmüş kadar oldum. Verdiğiniz linkleri de okuyacağım. Özellikle tarihi yerlerle ilgili yazdıklarınızı print aldım. Teşekkürler, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Aaa ne güzel, çok sevindim işinize yaradığına gerçekten! İnşallah süper keyifli bir gezi geçirir, dönüşte de eklemek istedikleriniz varsa paylaşırsınız :)

    YanıtlaSil
  4. Ek bilgi, Kayseri de avrupai tarzda bisiklet yolları ve kiralanabilir bisikler istasyonları kuruldu.

    YanıtlaSil
  5. Teşekkürler katkınız için.
    Evet haberlerden duyduydum bisiklet yollarını ve kiralanabilir bisikletleri. En kısa zamanda da görmek istiyorum doğrusu..

    YanıtlaSil
  6. şimdi sıra Erciyes te tabi Türkiye nin en uzun kayak pisti ve en modern kayak merkezi olmaya hazırlanıyor.meydan da daha da genişliyor.gercekten yaşanılacak temiz ve düzenli bir şehir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meydan o kadar genişti ki, daha geniş halini düşünemiyorum :) Aradan 2.5 yıl geçti ben göreli; en kısa zamanda tekrar görmek istiyorum doğrusu..

      Sil
  7. Tunahan kardeş, 5 yıl Kayseride kalmış biri olarak yazını okuyunca tekrar o günlere dönmüş oldum. Bu güzel yazı için teşekkürler. Ayrıca bir Yurtdışı gezisinde beraber olmak dileğiyle. ( Blog: Deli Yazılar)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim kardeş yorumun için. İnşallah diyorum dileğine de :)

      Sil
  8. Tunahan Bey Lale Cami'ndeki kabe maketi, hacca gidecek hacı adaylarına eğitim vermek için kuruluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaaa, çok teşekkür ederim bu bilgi için. Çok mantıklıymış, ne güzel!!

      Sil
  9. Haftaya da ben kayseri de olacağım inşallah..Yazılarınızı çok beğendim gezerken dikkate alacağım. İyi gezmeler..
    http://hayatimyolculuk.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  10. Faydalandım. Emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  11. kendi şehrimi tanıyamadım :) gayet güzel yazı olmuş elinize sağlık

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...