24 Şubat 2012 Cuma

Yine Yeni Yeniden: Gaziantep

Aradan tam 2.5 yıl geçmiş! 2009 Temmuz'undan 2012 Şubat'a.. Bu sefer esas odak noktası Urfa olduğundan Gaziantep'i koştura koştura gezebildim. Daha önceki yazımdaki güzergahların çook faydası oldu hızlıcana gezmeme. Açıkçası "Ana, geçen sefer sabahtan akşama yazın uzuun gününde anca gezebildiydim, şincik bitti mi yani her yer iki saatte?" diye bi şaşakaldım da :) İyi oluyomuş yani bu google-map tabanlı gezi güzergahları sözün özü.

Okumadıysanız, 2.5 yıl önceki yazımı okuyup Gaziantep'in gezi rotaları ile ilgili ayrıntılı bilgi edinin de ondan sonra buraya gelin :). Orda ayrıntılı ayrıntılı iki güzergahı da anlatıyorum. Ben yine de tüm güzergahların olduğu google-map haritamı koyayım aşağıya:

Gaziantep Gezi Rotaları: Tıklarsanız daha büyük halde görebilirsiniz.

Evvet, şincik şehirden bi iki fotoğrafa bakarak Gaziantep'le haşır neşir olmaya başlıyoooz:

Havaş servisinden indiğimde karşımda Kendirli Kilisesi'ni buldum (Güzergah II (kırmızı güzergah), Atatürk Caddesi). Ve yerlerde hala erimemiş karlar. O zaman gittiğimde yazdı, ağaçlar yemyeşildi tabi, şimdi kupkurular.
Kale'den Tahtani Camii boyunca İmam Çağdaş'a doğru yürürken (Güzergah I, mavi güzergah) solda Yeni Han, sağda Zincirli Bedesten çarpıyor göze. Ve tabi bakırcılar, kuru patlıcan-biber satıcılar..

Gaziantep: turist-dostu tarih-dostu şehir isimli yazımda zaten ıncığıyla cıncığıyla fotoğraflar ve bissürü bilgi var. Bunun üstüne bu seferlik gezide eklediklerimi/gördüklerimi yazayım çabucak, diğer yazıdaki ayrıntılara girmeden. Ama önce bi kale fotoğrafı koymam şart, Antep demek şehrin ortasındaki o büyüleyici görüntüsüyle kale demek benim için çünkü. Eski yazıda da var ama yeni fotoğraf makinemle daha iyi daha net hali bu.

Kale demişken, geçen sefer de restorasyon nedeniyle kapalı idi kale içi, bu sefer de. "2.5 yılda restore edilememiş, hıh" deyu kızdım ama wowturkey'deki ilgili yazıları okuyunca 2.5 yıl da neymiş demek zorunda kaldım; çünkü Gaziantep'in yerlileri derler ki "şimdi 45 yaşındayız, çocukken kale içinde oynardık, 30 yıldır restorasyon nedeniyle kapalı kale içi, bu ne rezillik"..

Evet bu söz üstüne eklenecek birşey yok doğrusu. Ama interneti taradım: sanki bu yaz açılacakmış turizme gibi haberler var. Hayalimde, geceleyin ışıl ışıl olan, içinde ve yamaçlarında kafelerin yer aldığı, insanlarla dolu cıvııl cıvıl bir Gaziantep Kalesi var. Şimdiyse in cin top oynuyodu bu gittiğimde. Görürüm o günleri de inşallah. Konya'nın cıvıl cıvıl Alaittin Tepesi'nden fazlası var eksiği yok kalenin.

Bunu da Kale'nin iç duvarlarındaki Kahramanlık Müzesi'ne çıkan yoldan çektim Kalenin güneyine (Handaniye Camii, Emine Göğüş Müzesi vs.'nin olduğu yöne) bakan tarafında yer alan tarihi Antep evleri ve altlarında bakırcı dükkanları.

Emine Göğüş Mutfak Müzesi
Geçen sefer gezmemiştim; bu sefer gezmek istedim. Giriş 1 TL, öğrenciye 0.5 TL. Hiçbirşey yani. Emine Göğüş ilk Turizm Bakanı Antepli Ali İhsan Göğüş'ün annesi imiş. Burası da onların konağı. İçinde, geçen yüzyıla ait mutfak malzemeleri vardı Antep'e ait. Çok zengin değil ama görülmeye değer. Özellikle cansız mankenli canlandırmalar çok hoş. Aşağıda fotoğrafları var.

Konaktaki (yani müzedeki) üst katın kapı kolu çok hoştu :) Kurutulmuş biber patlıcan vs.nin yer aldığı mutfak köşesi ile cansız mankenlerin fıstık mıstık olan sofrada oturuşunu görüyoruz resimlerde.

Ha yeri nerde derseniz, Güzergah II haritasına bakın; hemen kalenin güneyindeki sokakta kalıyo, kırmızı güzergahın hemen başlangıcında.

Şeyh Fethullah Camii & Tahtani Camii & Minareler
Bir önceki yazıda yazdıydım; geçen sefer Antep'i gezip tozarken, bi süre sonra "e bu camiler hep birbirine benziyor, daha girip çıkmayayım artık" moduna girdiğimden, selçuklu mimarisini andıran tek cami olması dolayısıyla özel bir yeri olduğunu sonradan internetten okuduğum Şeyh Fethullah Camii'ni de es geçmiştim. Bu sefer o hatayı telafi edeyim dedim. İyi de oldu, karanlık ve ıssız Antep sokaklarında cirit attım, Antep sokaklarının güvenli olduğunu da test etmiş oldum :). Yukardaki haritada yeşil güzergahla gidebiliyosunuz, Sergi Önü Sokak diye ilginç isimli bi sokakta, Kozluca Caddesi sonunda. Aşağıda yeşil güzergahın zumlanmış hali. Tekke Camii'nden sonra Kozluca Caddesi'ne sapın, bu kadar basit.

Şeyh Fethullah Camii'ne giden yol: Büyük harita için tıklayın

Aslına sorarsanız, diğer camilerden çok çok da farklı değil, ama mihrabı daha gösterişli ve gerçekten de memluklü-selçuklu izleri taşıyor. Ancak fotoğrafını çekemedim, mihrab önünde sohbet eden sakallı cübbeli grup yanlış anlamasın diye. Ahan da internetten bulduğum bir fotoğraf. Osman unutmaz da benim için oraya gidip fotoğrafını çekerse değiştircem :)

Fotoğraf gaziantep.city.info sitesinden. Mihraptaki geometrik şekiller diğer Gaziantep camilerinde bulunmayan cinsten. Bi de ortadaki gri sütun çok ilginç duruyodu.

Güncelleme- Nisan 2012: Osmancım saolsun benim için gitmiş fotoğraflar çekmiş Fethullah Camii'nde. Onlardan seçip bi kolaj yaptım, koydum aşağıya.

Şeyh Fethullah Camii'ne gitmek için başka iki sebep de var: (1) Gaziantep savunmasında rol oynayıp şehit olan Karayılan'ın mezarı bu cami avlusunda! Gitmeden bilmiyordum. (2) Abdest alma kısmında çok ilginç olmasa da tarihi görüntüsü olan iki su pınarı var. 
Şeyh Fethullah Camii avlusundaki Karayılan'ın mezarı. İsmi sanki yaşlı başlı biri imiş gibi duruyor ama 32 yaşında şehit olmuş.

Ve minare şerefeleri. Gaziantep'in en sevdiğim özelliklerinden biri. Yeni fotoğraf makinam sayesinde zumlayarak taşlarla çinilerle işlenmiş minareleri yakın plan çekebildim :)
Antep camilerinin o beni büyüleyen işlemeli şerefeleri! Soldaki Nuri Mehmet Paşa Camii'nden, sağdaki de Kale'nin ordaki Şirvani Camii'nden.

Son olarak da Tahtani Camii'nden bahsedeyim. Bi şok yaşadım çünkü :). Gaziantep camilerinde siyahlı koyu mat pembeli taşlar ön plandadır. Cami girişinde, mihrapta, minberde hep dikkat çeker. Benim aklımda, Tahtani Camii'nde pembe ve siyaha ek olarak yeşil taşlar da kullanılmış diye kalmış. Hatta o zaman "vaww bu cami çok ilginç üç farklı renkli taş, yihuu" diye sevindiğimi hatırlıyorum :)

Neysecime lafı uzatmayayım; zaten Kalenin hemen yanında Tahtani Camii, doğusunda kalıyo. Bi heves bi gittim, aneyy yeşil taşların yerinde yeller esiyo. "Hmm yanlış hatırlıyorum o zaman, başka camiydi, ama olamaz eminim" gibi sorgulamalarla döndüm dolandım. Sonra eve dönünce eski yazımdaki fotoğrafı kontrol ettim hemen. Ha, bi de cami girişinde "2011 yılında restore edilmiştir" yazıyodu. Aşağıda caminin 2009-2011 hallerini görüyosunuz. Yani tüm o yeşil renkler sonradan eklenmiş yağlı boya vs. türü caminin orijinali ile alakası olmayan şeylermiş, restorasyonda kaldırılmış. Mihrabın kenarındaki motiflere de bakın, resmen boyamışlar meğer önceden tarihi eser olduğunu dikkate almadan. Herşeyi geçtim, 2009 versiyonundaki duvarlara döşenen tahtalara ne demeli :) . İyi niyetle yapmışlardır o ayrı ama cız ediyo insanın içi. Neyse epey orijinale döndürmüşler camiyi.

Tahtani Camii'nin 2009 Temmuzdan 2012 Şubat'a geçirdiği başkalaşım :)

Yemek
İmam Çağdaş'a gitmedim bu sefer. Şehrin yerlisinin gidip yemek yediği yerleri görmek istedim. Zaten Antep'te o kadar çok yemek yenecek yer var ki, illaki bi yerde karın doyurulur yani.. "Cartlak Kebabııı" diye tutturduğumdan  Nuri Mehmet Paşa Camii yakınlarında bir yere götürdü beni Osman. Anaa, meğersem internette "aman da şöyle meşhur şöyle güzel Antep'in Cartlak Kebabı" deyip göklere çıkarılan şey bildiğimiz adana kebap gibi birşey değil miymiş?  Neyse merakımı gidermiş oldum.

Antep'te kahvaltıda katmer yemek çook popülermiş. Antep'te değil ama Urfa'daki iki sabah da Osman ile katmer yiyerek başladık kahvaltıya. Bizim karslı komşumuz "nene" arada katmer yapıp gönderirdi bize, o daha börek gibi bişeydi. Bu basbayağı tatlı şekerli fıstıklı bişey. Güzel de (ama bana fazla şekerli geldi.). Aşağıda fotoğrafı. Dediğim gibi Urfa'da çektiğim bi fotoğraf ama Antep'e özgü sayıldığından buraya koyuyorum:

Baklavayla ilgili de iki çift laf edeyim. Şehirdeki tüm baklavacıların ismi "...oğlu" diye bitiyor :) Ve bu sefer baklava yiyip geldim. Geçen sefer "Antep'e gittim" dediklerimin nerdeyse ilk sordukları şey oluyodu "baklava yedin mi?" sorusu.

Nasıl Gidilir & Nerde Kalınır?
Geçen sefer otobüsle gittiydim, 17 saat! Bu sefer Pegasus'un kampanyalarını takip ederek 2.5 yıl önceki fiyattan bile çok ucuza uçtum: gidiş-dönüş 103 TL. Bu aşamada hemencecik, "E gittik, dönerken HAVAŞ servisine nerden nasıl binicem" sorusuna cevap vermek istiyorum. Garanti olsun diye HAVAŞ servislerinin kalkış noktasına gidin, nolur nolmaz. Nasıl mı? Bayazhan Kent Müzesi'nin ordan aşağıya doğru inen caddeyi takip ediyorsunuz (Gazi Muhtar Paşa Caddesi); Demokrasi Parkı'nı geçiyosunuz (Allaben deresinin de üstünden tabi); yine dümdüz devam edip. Haritada işaretledim zaten aşağıda. Ben yürüyerek gittim, sabahın 5:15'inde filan otelden çıkarak karanlıkta.. İlginçti, hoştu :)

Havaş servisinin kalktığı yere gidiş. Otobüsün kalktığı yerde Havaş'ın ofisi de var.

Gelelim nerde kaldım sorusuna. Geçen sefer askerliğin nimetlerinden yararlanıp sanırım 1.6 TL'ye askeri misafirhanede kalmıştım :) Bu sefer de çok merkezde ve gerçekten çok ucuz bi yer buldum. Bilmiyorum, belki kış yüzünden fiyatlar uygundu. Ama Otel gerçekten temiz, ve merkezde: Otel Yunus. Tek kişilik oda 35 TL. Tarihi Bey mahallesinin hemen dibinde. Daha düzgün bir tarif; Atatürk Caddesi'nin hemen başlangıcında. Haritada bunu da işaretledim zaten. Bu Atatürk Caddesi- İstasyon Caddesi- Hürriyet Caddesi- Suburcu Caddesi kesişimindeki kavşak var ya; ordan Atatürk Caddesi'ne giriyosunuz; birinci soldan değil girip yürüdünüz müydü 40-50 adım, sağınızda kalıyo.

Haritadaki yeşil yuvarlak, bu dört caddenin kesiştiği kavşak. Tarihi adliye binası da hemen orda. Sarı Ev işareti de Yunus Otel'in yeri. Daha büyük harita için tıklayıverin

Bey mahallesi demişkene bi kaç fotoğraf koymamak olmaz. Gaziantep'in beni en etikleyen özelliklerindendi beyaz taşlı tarihi evler. Yunus Otel'i ararken daracık Bey Mahallesi sokaklarında da dolandık Osman'la. O ara çektiğim iki fotoğraf aşağıda.


Eee şehri nasıl buldum?
Geçen sefer gidişimde, şehrin "Doğu'nun Paris'i" olmayışını çok vurgulu söylememle birlikte, gördüğüm restorasyon, tarihi yapılara verilen önem vs. gibi unsurlardan dolayı şehri çok çok daha iyi bir görünümde göreceğimi sanıyordum bu sefer. Yav Antep ziyaretlerim hep hayal kırıklığı mı olmalı benim? Ah çileli başım :)

Şöyle: şehir durduğu gibi duruyor. 2.5 yılda hiçbir gelişme yaşanmamış şehrin görüntüsüne dair. Daha bakımsız duruyodu hatta. Nerde Urfa'nın ışıl ışıl akşamları, nerde loş Antep geceleri.. Gerçi iyi haber de var: havaalanında belediyeye ait bir dergi okudum da, şehrin ışıklandırılması ile ilgili bir çalışmaları varmış, kale bölgesi de cıvıllaştırıldı mı şehir çook güzel bi görünüme kavuşacak eminim.

Yine yine yapamadım bidahaki sefere :(

  1. Zahter, menengiç içmek :(
  2. Tütün Han'daki yeraltı kafeye gitmek :(
  3. Hayvanat bahçesine gitmek (gerçi Kilis'e giderken şehir çıkışında üniversiteyi gördüm, ve arkasındaki Burç ormanını. Osman hayvanat bahçesinin de orda olduğunu söyledi. Epey yaklaştım yani, bi dahaki sefere içine de gidicem inşallah :) )
  4. Bakırcılardan alışveriş yapmak :(
  5. Güzergah I tarafında yer aldığını duyduğum Havra kalıntısını görmek :(
  6. Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi'ni gezmek :(
Yav ne çok yapamadığım şey varmış :(

Parmak Gevezesi
Blog ismini "parmak gevezesi" olarak değiştirmeliyim :) Yav hiçbirşeyi kısa anlatamıyorum, yine kısacık bişey yazıcam diye başladım sayfalar döktürdüm :(


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...