4 Mart 2012 Pazar

Kilis I: Daracık Daracık Sokaklar

Eevet, Kilis'i en güzel anlatan  ifade bu sanırım "daracık daracık sokaklar". Hatta bu biraz normal oldu; doğrusu "daracık daracık caddeler" olmalı :).. 

Tamam daracık sokak olur da iki kolunu açtığında nerdeyse duvarlarına değeceğin cadde olur mu, kaldırımsız vs? Heh, Kilis'te oluyo. Aşağıda Kilis sokaklarından bir demet görüyoruz; üstte sağdaki resim, tabelası da görülüyor "eşref kastelli caddesi"ne ait. Daha fazla söze hacet yok :)
E sadece daracık olmaları mı sokakların, ya bakımsızlık? Görüyosunuz de mi şehrin sokaklarının bakımsız halini, binalar dökülüyo. Zaten sokakların hiçbirinde kaldırım yok, kaldırımsız şehir mi olur? Kilis neredeyse öyle, bi iki ana caddesinde vardı sadece. İli bıraktım, ilçe havası bile yoktu şehirde, o derece. Şaştım kaldım.

Hehe, yeteri kadar Kilislilerin öfkesini kazandım sanırım :) Bu noktada bi açıklama yapmam elzem oldu: Kilisli kardeşler; lafım size değil, Kilis il olalı 15 yıldan fazla olmasına rağmen buraya şehir görüntüsü vermek için kılını kıpırdatmayan belediye başkanlarına ve diğer yetkililere.. Yav nasıl olur bu şehrin yönetici kadrosu "yav il oldu burası, biraz toparlayıp ile benzetelim görüntüsünü" dememiş bunca yıldır? Neyse benim sesimi duyup derler belki bundan sonra :) 
(Benim 2.5 yıl önceki ilk Antep ziyaretimde şehri beğenmeyip bazı yerlerini kasaba tarzı görmeme çok içerleyen Osman "Kilis'e de neden gidiyosunuz, Antep'e köy diyosanız Kilis ağıl o zaman, napacaksınız ağılı görüp" dediydi iğneleyici iğneleyici :) Gittim gördüm, cidden Gaziantep'e çok haksızlık etmişim :) )

Neden Kilis
Geçen Gaziantep ziyaretimde Kilis'in sadece yarım saat uzaklıkta olduğunu söyledilerdi. Bi de televizyonda bi Kilis belgeseline rastladıydım, anaaaa ne tarihi şehir adım başı tarih kokuyo. Bu seferki Antep ziyaretimde kesin Kilis'i de görmeye karar verdim. Böyle yani. Ha bi de sınıra çok yakın olması da ilgi çekiciydi tabi, 10 km ilerde Suriye sınırı. Yolda "Halep" tabelaları vardı bissürü.

Antep-Kilis yolu kenarları fıstık ve zeytin ağaçları doluydu. Yeşiller zeytin (kışın yaprak dökmüyo), yapraksızlar da fıstık.

Kilis Tarihi
Kilis, 635 civarında Hz. Ömer zamanında müslümanların eline geçmiş. Yani şehir neredeyse 1500 yıldır müslüman!. Tabi Kilis köy o zamanlar (ben değil kaynaklar diyo). Sonrasında Mercidabık savaşı'nda Osmanlılara geçene kadar 250 yıl  Memluklüler hakimiyetinde kalmış. Memluklüler zamanında şehirleşmeye başlamış, ve osmanlı hakimiyetinin ilk yıllarından itibaren de inşa edilen tarihi camiler ve hamamlarla şehir görüntüsüne kavuşmuş. Osmanlı hakimiyeti ile beraber uzun süre Canbolat sülalesi yönetmiş şehri sancakbeyi olarak.

Nasıl Gidicez & Nerde Kalıcaz
Nerde Kalıcaz kısmına cevap vereyim hemen; Kilis şehir merkezini güneyden kuzeye doğudan batıya ayakla arşınlamak (yemek vs molası da dahil) 3.5 saatimi aldı. Yanii; Kilis'te kalmanız gerekmiyo, Antep'e geri dönün :)

Gelelim nasıl gidicez kısmına: Gaziantep'ten her 15 dakikada bir dolmuşlar var Kilis'e. Benim Gaziantep yazımdaki Google-Map haritasındaki kırmızı güzergahta BayazHan Kent Müzesi'ne bakın, Atatürk Caddesi üzerinde.. Hah, işte o caddeyi ileri doğru devam edin batıya doğru; İnönü Caddesi ile kesiştiği yere geleceksiniz. Sanırım Gaziantep Lisesi de ordaydı. Neyse, orda bi yerde "Kilis Garajı nerde kalıyo" diye sordunuz mu sizi yönlendirirler. Gidiş 5 TL, ve tam 1 saat sürüyor (yani öyle yarım saat sürüyo türü şeyler abartı imiş).

Dolmuştan son durakta inin, son durağı zaten "Kilis Şehirlerarası Otobüs Terminali", aşağıya resmini koydum. Kilisin genel dökülen bakımsız görüntüsüne rağmen (evet Kilisliler beni öldürcek biliyorum :) ) bu terminal çok yeni ve modern duruyor, güzel yani. E tabi biraz miniş o ayrı :)

Gezi Güzergahı I
Eevet, Otobüs Terminali Şehrin tam güney ucunda kalıyor. Dolayısıyla, ilk gezi güzergahımız da buradan başlıyor. Aşağıdaki haritadaki mavi güzergah yani. Rotamızın uzunluğu da 2.1 km, hiçbişey yani.

Kilis- Güzergah I haritasını daha büyükçene görmek için: tıklaaa!

Evet, haritadaki en güneydeki (yani en alttaki) nokta bizim otobüs terminalimiz, yani Antep dolmuşundan önünde indiğimiz yer. Caddenin adı da Mercidabık. Evvet; doğru tahmin ediyosunuz Yavuz Sultan Selim'in  1516'da Memluklülerle savaştığı Mercidabık Ovası buraya 4-5 km uzaklıktaymış.

Aynönü Kasteli: Kastel çeşme demek Kilis dilinde. Tarihi çeşmeleri bu isimle anıyolar. Ve bu çeşmeler de öyle İstanbul'daki tarihi çeşmelere benzemiyor, ilginç bi yapıları var. Aynı Kayseri'de Han Camii yakınında gördüğüm şu çeşme gibi. Kilis ile ilgili sitelerde bu kastel vurgusu özellikle vardı. Ama gittim gördüm, bi orijinalite göremedim Salih Ağa Kasteli dışında (aşağıda bahsedicem). Bu nedenle bu Aynönü Kasteli'nde  çok oyalanmadan Hindioğlu Camii'nde doğru yürüyoruz Dedeağa Sokak boyunca. Maksat Kilis'in daracık (evet kendimi utamıyorum, henüz beni düşman bellememiş bir avuç Kilisliyi de kışkırtma potansiyeli çok yüksek olsa da"ve bakımsız" diye ekliycem) sokaklarına aşinalık kesbetmek. 
Aynönü kasteli'nin solundaki sokak boyunca yürürüyüp Hindioğlu Camii'nin yanından geçicez.
Hindioğlu Camii: Bu camiinin minaresi çook hoş. Zaten Kilis'teki tarihi camilerin hemen hepsinin bi ortak özelliği de bu, önündeki tabelaları okursanız "Cami orjinalliğini kaybetmiştir, ama minaresi orjinal olarak kalmıştır" yazıyo. Yani camilerin çoğunun içini gezmeden minaresini fotoğraflamanız yeterli :). Daracık sokaklara sıkışmış nerdeyse sıra sıra evlerin arasına karışmış hooş miniş bi cami bu. Caminin 1664'te şehir yöneticisi Kör Hüseyin Ağa tarafından yaptırıldığı söyleniyor.
Ulu Cami: Evet; Kilis'te beni şoka sokan durumlardan biriydi Ulu Cami. Şimdiye kadar çok Ulu Cami gördüm böyle ıssız ara sokakta kalanını görmedim; Kayseri, Konya, Adana, Tarsus, Uşak, Kütahya, Bursa ... Hepsi de şehrin merkezi sayılan yerinde yer alıyolardı ve tarihi yapılar olmalarından dolayı bakımlıydılar. E zaten adı üstünde, zamanında yapılan en büyük cami imiş şehirde ki Ulu Cami diyolar.

Hadi ıssızlık bi yana, tarihi caminin içinde soba ne geziyo? Evet kocaman uzuuun borulu SOBA. Evet aşağıda fotoğrafları var; ben hala inanamıyom Ulu Cami'nin içine soba kurulduğuna. Tarihi cami bu yahu, hem de Ulu Cami, niye bu kadar tarih bilincinden yoksun bırakılmış burası?? 1390'larda yapıldığı ve şehrin en eski camisi olduğu söyleniyor bu arada.
Üstte bahsettiğim meşhur soba, altta Ulu Cami'nin dıştan görünüşü, solda cami önündeki daracık sokak, ve sağda da caminin yağlı boyaylan boyanıp tüm orijinalliği yok edilmiş mihrabı.

Canbolat (Tekke) ve Mevlevihane Camileri: Bi sonraki aşamada, ilk baştaki daracık sokaklar fotoğrafına da koyduğum şu daracık Eşref Kastelli Caddesi'nden geçme şerefine nail edicem sizi :) Bu sokak sonunda Canbolat Camii var ilkin, nisbeten büyük bi cami, avlulu filan, ve Osmanlı mimarisi taşıyor. Zaten 1560'larda yapılmış, Mimar Sinan'a atfedenler bile varmış. İçi aynı Mimar Sinan camileri gibi zaten. Biz avlu tarafından değil, arka tarafında yer alan çıkmaz sokak görüntüsü olan yerden giriyoruz Cami'ye, meşhur daracık caddemizi takip ederek. Canbolat Hanı da varmış hemen burada ama ben göremedim, Cami'nin arkasında biryerde kalıyo sanırım. Kilis sancak beyi Canbolat Paşa zamanında yapıldığından bir ismi Canbolat Camii, ama Tekye Cami de deniyor.
Mihrabı ve minberi de çok değişikti şimdiye kadar gördüğüm tarihi camileri göz önüne alırsam; sütlü kahve rengin ağırlıkta olduğu bi tasarım. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde övmüşmüş minberini, bi garip oldum. Vay be yüzyıllar önce Evliya Çelebi'nin baktığı minbere bakmışım yani.
Caminin iç kalemişleri ve eflatunumsu renk tonları çok hoştu. Sütlükahve mihrab-minber de öyle. Mibrabda benim sadeliğine bayıldığım kufi yazıyı görünce fotoğraflamadan edemedim, üst sağda görüyosunuz. Pencere üstü motiflerdeki detaylar da çok hoştu. Üst sola koyduğum motifin tam ortasında bir cami resmi var :) Tıklayıp büyük haline bakarsanız daha iyi görürsünüz. Velhasıl Canbolat/Tekke Cami'yi epey sevdim yani.

Cami avlusundan çıkınca bi şaşakaldım; evet Kilis'te daracık sokakların olmadığı yerler de varmış :) Kocaman bir meydan görüntüsü; hemen sağ tarafınızda kare planlı Mevlevihane Camii var. Meydanın sol taraında da adalet sarayı, tarihi unsurları olan hoş bir bina.. Ortada da hummalı bir çalışma, ne inşa edeceklerse artık. Süt Kastelli Caddesi oluyomuş burası.
Neşet Efendi Konağı: Şimdi hedefimiz, Kilis'in eski konaklarından birini görmek. Ama ilkin yol üstündeki İslambey Parkına uğruyoruz. Özellikle yazın gezenler için, burası çok güzel bi durak. Parkın tam ortasında da Muhammed Ensari'ye ait türbe var. Miniş sevimli bir türbe. Medineli olduğu, türbede yatanların şifa bulduğu söyleniyor. 
İslambey Parkının girişi. Parkın kuzey tarafında yer alan tarihi bi Kilis evini de çok sevdim. Ama evin en üstündeki o beyaz çirkin tuğlalar ne iş, de mi yani..

Sonracıma Şeyh Mehmet Sokak'ı ve ardından Neşet Efendi Sokağı'nı sonuna kadar takip edince karşımıza gerçekten çook çok güzel o bina çıkıyo: Neşet Efendi Konağı! Gerçekten bayıldım, çok zarif bi duruşu var. Konakta hummalı bi restorasyon vardı, sanırım ziyarete açık bir yer haline getiriyorlar.
Neşet Efendi Konağı

Cumhuriyet Caddesi: Ardından Murtaza Caddesi yoluyla Cumhuriyet Caddesi meydanına iniyoruz. Haritaya bakılırsa yolu biraz uzatmış oldum, ama amaç sadece eski tarihi binaları camileri görmek değil, şehrin sokaklarında dolanıp şehrin atmosferini hissedebilmek. Murtaza Caddesi'nin Cumhuriyet Caddesi'ne birleştiği meydanda bir de anıt var. Gezi Güzergahı I'de eflatun raptiyeyle işaretledim bu anıtın olduğu yeri.Ve anladığım kadarıyla bu Cumhuriyet Caddesi Kilis'in ana merkez caddesi. Üstünde Teknosa bile vardı, ordan çıkardım. Cadde nasıl derseniz, eh işte orta karar, bi ilçe caddesi gibi bişey.
Cumhuriyet Caddesi ile Murtaza Caddesi'nin kesiştiği yer. Öndeki minare Kara Kadı Camii'ne ait. Yine tek minaresi orjinal kalmış camilerden olmalı. Ve motosikletliler! Kilis'in her yeri motosikletli kaynıyor. Bu kadar çok motosikletli görmediydim hiçbiyerde. Kilis'e "Motosikletliler Şehri" yakıştırması da yapılabilir rahat rahat yani.

Caddeyi azıcık daha yürüyünce Gezi Güzergahı I'in sonuna gelmiş oluyoz, ve bu güzergahı karnımızı doyurarak bitirelim. Caddede yemek yenecek bissürü lokanta var zaten. Ben Beyzade Döner-Kebap-Lahmacun'u tercih ettim, esnaf lokantası tadında güzel bi yer, ve Kilis Tava yedim. Güzel ama çok aşırı ilginç değil ve bana çok yağlı geldi.
Beyzade'de Kilis Tavam.

Vee Güzergahımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. İkinci Güzergah yazısı da şurada: Kilis II: Şorhabil Tepesinde Kilis Ayaklarımın Altında. Bu güzargahta'da Kilis'in kuzey ucuna tırmanıp şehre tepeden bakıcaz, ve sonrasında merkezdeki diğer tarihi eserleri kolaçan edicez ve otogarımıza döncez.

Başta bakımsız vs. deyip kötüledim belki (gerçekleri söyledim ama :) ), ama şunu özellikle vurgulayayım yanlış anlaşılmasın: Kilis'e iyi ki gittim, pişman değilim :) O daracık sokaklar, o şehrin havası görülmeye değer bence.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...