7 Nisan 2012 Cumartesi

Kilis II: Şorhabil Tepesi'nde Kilis Ayaklarımın Altında

Otogar önünde Antep dolmuşundan indiğim gibi Kilis'in daracık daracık sokaklarına dalmış, ve şehrin göbeği olan Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Beyzade Restoran'da Kilis tava molası vererek sonlandırmıştım bu güzergahı. Güzergahın ayrıntılarını da anlatmıştım bir önceki Kilis yazısında.

Kilis Tavamı yedikten sonra yollara vurdum kendimi yine. Elimde yolculuğa çıkmadan önce hazırladığım Google-Map haritamın çıktısı. Haritayı kolaçan edip ikinci güzergahımı belirledim.
Haritaya bakılırsa iki turuncu halka arası kıpkısacık. Ama yokuş faktörü haritada gözükmüyo tabi.

Kilisle ilgili internetteki bilgilerde sürekli gördüğüm bişeydi, sahabe kabri denilerek Hz. Şurahbil kabrine özel vurgu yapılmış olması. Ben de meraklandım, ve ilk olarak burayı görmek istedim bu ikinci güzergahta. Bu arada isim kırk türlü şekle girmiş şehirde: Şorhabil, Şorahbil, Şörhabil, Şarhabil gibi isimler cadde mahalle ismi oluvermişler :).

Şu noktaya açıklık getirmeliyim tekrardan; güzergahtaki görülecek noktalar hem amaç ama bir yandan da araçlar aslında. Maksat şehrin sokaklarını arşınlayıp şehrin havasını soluyabilmek. O yüzden, inanç turizmi gibi bir kaygınız yoksa da muhakkak ama muhakkak Hz. Şurahbil kabrine gidiverin. Ayrıca, ennn önemli özelliği buranın şu ki, şehrin en kuzey noktasına ve en yüksek noktasına çıkmış olucaz.  Tabi google-map haritasında herşey düz :), benim için de sürpriz oldu doğrusu; Şorhabil Türbesi'ne gideyim derken bi baktım hep yokuş yukarı yokuş yukarı.

Gezi Güzergahı II
Kısaca özetlersem; güzergahı takip ederek Hz. Şurahbil türbesine ve şehrin tepesine tırmanmış oluyor, dönüş yolunda da bi kaç tarihi eseri görerek Otogar'a varmış oluyoruz. Güzergahımızın toplam uzunluğu 3.3 km.

Kilis Güzergahı II için haritayı büyükçene görmek için: tıklaa!  Kırmızı artı işareti, güzergahın başlangıcını gösteriyor.

Güzergah başlangıcını haritada artı işaretiyle işaretledim. Cumhuriyet Caddesi sonuna yürüyünce ismi ilginç modern zaman camisi olan Hacı Cümbüş Camii'nin yanından başlıyo ilk yokuş, yukarı doğru. Bu cami arkasına kocamaan bi Karataş Parkı var. Yaz günü yokuş tırmanmaya başlamadan önce serin serin oturup enerji depolamak için bire bir.
Hacı Cümbüş Camii'nin ordan yukarı kıvrılan yokuş. Zaten tabela gösteriyo "Şurahbil bin Hasene Zaviyesi" diye. Haa yolda ayrıca "at arabası giremez" tabelası var. Şehirde başka yerlerde de gördüm. At arabalarının dolandığı bir şehir yani karşımızdaki. Ve bi de yoldan geçen motosikletli, Kilis'in olmazsa olmazlarından :)

Hz. Şurahbil Türbesi: Haritada verdiğim sokaklardan tırmana tırmana en sonunda Çiğdem Sokak'ı takip ederek buluverdim Şorhabil Kabrini. Yol boyunca çektiğim resimlerdeki saat kaydına bakılırsa yaklaşık 13 dakka bişey sürmüş yol. E yolda durup durup fotoğraf çektiğim de dikkate alınırsa aslında daha da kısa. Yokuş olmasından korkmamak gerek yani.

Kısaca Hz. Şurahbil hakkında bilgi sıkıştırayım hemen buraya: Hz. Muhammed'in vahiy katiplerindenmiş, ve Hz. Ömer zamanında Kilis'te ordunun başında savaşırken şehit düşmüş 639 yılında (bir rivayete göre de koleradan vefat etmiş). Altta resmini de koyduğum türbe yapısı ise 1500'lerde filan inşa edilmiş.
Şurahbil bin Hasene Zaviyesi. Güneydoğuya özgü klasik dikdörtgen bir cami iç yapısı var, krem rengi taştan. Cami girişinde de aşınmış giriş yazısı vardı, eski yarı yeşilimsi haliyle hoşuma gitti, fotoğrafladım. Minaresizmiş aslında, minare çok yeni: 1960'larda yapılmış.

Bu Çiğdem Sokak'ın sonu Kilis'in en kuzey ve bu yöndeki en tepe noktası. İlerde bi vadi ve karşı tepeler. Türbeyi ziyaretten sonra iki adım ileri gidip karşı tepeleri fotoğraflamaya giriştim. Bi uçurumun başında duruyomuşum gibi çok hoş bi görüntüydü. Ayrıca "vay bee şehrin sonuna yürüdüm, budur!" diye düşünüp bi gururlandım bi gururlandım :). Yalnız türbe-görevlisi-amca ben o boş arazileri çekerken "orayı çekme orda bişey yok, bu türbeleri çek" diye akıl verdi bana :)
Türbenin karşısındaki parkta da türbeler var, bir tanesi Altın Dede türbesi. Altın Dede, Hz. Şurahbil Türbesi'nin bakıcılarındanmış. Miniş sevimli kare şeklinde bir türbesi var.

Dönüşte aynı yoldan geri dönmedim tabi. Batıya doğru biraz yürüyüp, Tokmak deresi sokak- Akcurun caddesi boyunca yardırdım yokuş aşağı.  Haritamda işaretlediğim diğer görmek istediğim yerler bu Akcurun Caddesi üzerinde idi çünkü. Ve tabi Kilis'in ultra-bakımlı sokaklarından da geçmiş oldum :)
Kilis'in ultra bakımlı sokaklarından geçtim

Akcurun Caddesi üzerinde yol kenarındaki Akcurun Camii, minaresi haricinde bi orijinalliği kalmayan camilerden. Onu es geçip devam ettim, yol kenarında tarihi (ama bakımsız :( ) Kilis evlerini fotoğraflayıp.


Çalık Camii: Az ilerde de Çalık Camii var, bu caminin etrafı ve kendisi çoook çok hoş. Etrafında bissürü daracık sokak ve bu sokaklarda tarihi evler var çünkü! Caminin avlusundan bi yan kapısı var, epey zor farkediliyo. Ordan çıkınca bu daracık sokakların arasına girmiş oldum. Ama öyle böyle değil; bi ara kayboldum nerdeyse sokaklarda. Sessiiz sakin, ve iki tarafınız da ev duvarları. Bi labirentte gibi.. Sanki şehrin geri kalanından izole edilmiş, caminin arka tarafına sıkıştırıverilmiş kendi halinde bir dünya. Süpperdi!.

Cami hakkında da iki laf edeyim: 1683 yılında yapılmış, Çalık Hacı Ali tarafından, ismi de burdan kalma. Alta da fotoğrafını koyduğum giriş kapısının en üstünde kitabenin yer aldığı kısım mevlevi sikkesine (külahına) benziyor. Bunun özel bi anlamı var mı bilmiyorum.

Çalık Camii'nin kendini sevdiren giriş kapısı, ve yine pek sevdiğim şerefe motifleri minaresinden. En başta da, Cami'nin yan kapısından çıkınca kendimi bulduğum daracık sokaklardan miniş bir demet. Bambaşka bir havası vardı..

Aslında Sabunhane'yi de çok görmek istiyodum. Halk Masmana diyormuş. Eski bir kervansaray imiş burası: Kalaycılar kervansarayı. Anladığım kadarıyla Çalık Cami hizasında ama Akcurun Caddesi'nin öbür tarafında kalıyo. Ama binaların arkasında yer aldığından gözüme çarpmadı ve o sıra unutuverdim Çalık Cami ve etrafındaki tarihi evlerin büyüsüne kapılınca :(. Bi dahaki sefere artık. Ya da Osman veya Abdurrahman Kilis'e gidince fotoğraflayıp bana gönderirler belki.

Evvet, Akcurun Caddesi az ilerde bizim meşhur Cumhuriyet Caddesi ile kesişti. Benim bu ikinci güzergaha başladığım yer yani tam. Yani İlk güzergahın son yerinden bir kare çizerek  başlama noktama geri dönmüş oldum, ve adını ikinci güzergah koyduum.

Bitmedi daha tarih ve güzergahımız :). Şimdi esas hedef otogar'a gidip Antep'e geri dönmek. Bunu da Akcurun Caddesi'nin güneye doğru devamı olan Dolap Pazarı Caddesi'ni takip ederek yaptım, yol üstünde görmek istediğim diğer tarihi yerler var çünkü.

Mehmet Paşa Minaresi: Az ilerde solda koocaman bi minare. Yanına yaklaşınca, o da ne! Minarenin bir başına duruyo orda, etrafında ne cami ne bişi. Tabela diyor ki, cami gitmiş minare kalmış yadigar. Mehmet Paşa Cami. Zavallıcığa halk öksüz minare de diyormuş. Çok yerinde bi tabir. Ama minarenin şerefe süslemeleri gerçekten hoş. Camiye ne olmuş epey meraklandım aslında, çünkü 1831 imiş inşa tarihi, çok yeni.
Evvet solda caminin hepsini görüyoruz. Bi minare, yanında da minik giriş kapısı. Mehmet Paşa Camii'nden geriye kalan bi tek bu fotoğrafta ne görüyosanız o yani. Minarenin şerefe işlemeleri hoştu yine. Yıldızlı motifler vs vs. Hafiften bazı Antep camilerinin şerefelerini andırıyor.

Salih Ağa Kasteli: İki adım ileride, şehrin görmeye değer tek kasteli, Salih Ağa Kasteli (Yani hepsini görmedim aslında; Aynönü kasteli, orjinalliğini kaybetmiş, İpşir Paşa'yı ise göremedim tespit ettiğim yerde). Tarihi özelliğini korumuş, orasını burasını da boyamamışlar, kitabesi bile duruyor. Yapım tarihi, 1855. İnternette suyu akmıyo diyodu ama şırıl şırıl akıyodu yani. Bu arada, aynen Gaziantep'teki gibi, tarihi eserler önünde kooocaman levhalar var turistler için, üç dilde: türkçe, arapça, ingilizce. Takdir edilesi!! Ama bu tabelaların çoğu accaip zarar görmüş durumda, şehrin bazı bilinçsiz insanları tarafından  :(

Tabakhane Camii: Salih Ağa Kasteli'nin hemmen karşısında Tabakhane Camii var. Kilis müftülüğü sayfasında bu cami için de "hiç bi orijinalliği kalmamış" ibaresi kullanılsa da bana içi orijinal geldi. Tavandaki tahta kirişler, kesme taş duvarlar vs.. Ha direklerin etrafı lambri kaplı yarıya kadar, eh o da nazar boncuğu olsun :)
Cami tahminlere göre 1500'lü yılların başında din alimi Şeyh Gökçe tarafından yaptırılmışmış. Kabri de cami avlusunda zaten. O güzeliim minaresi için de kaynaklar 1690'larda Hacı Haydar tarafından yaptırılmış diyorlar.
Tabakhane Camii'nin dikdörtgen yapılı sade sevimli içi. Osman uyardı, kadın gibi duruyo ama o oturan poşulu bi erkek :). Urfa kadar olmasa da poşulu adamlar var epey Kilis'te. Altta cami avlusu ve Şeyh Gökçe'nin mezarı. Vee yıldız motifleriyle süslü güzeliim şerefesi cami minaresinin. Minarenin külah tarafında da yine yıldızlar!

Cüneyne Camii & Eski Hamam: Dolap Pazarı'nın az ilerde Odun Pazarı Caddesi ile kesiştiği yerin az solunda da Cüneyne Camii var. Kısa bodur, şişman bi minaresi. Cüneyne "küçük cennet" demekmiş, ne sevimli :). Sebebi de, Kilis'in fethi sırasında şehit düşen bazı sahabelerin mezarının burada olması imiş. Ama bu mezarlardan eser yok  günümüzde anladığım kadarıyla. Caminin orijinalliğinden de eser yok :). E niye buralara saptık düz gidiyoduk ne güzel derseniz, hemen arkasında Eski Hamam var, onu görmek için.
Cüneyne Camii'nin kısa bodur minaresi. Caminin etrafındaki tarihi evlerin bi kısmını da restore ediyolardı

Cüneyne Camii'nin hemen arkasında Eski Hamam. Yakın zamanda restore edildiği belli, hoş güzel bir görüntüsü var, önü açık. Zaten Kilis'teki epey bi camide yazıyodu "2008'de restore edilmiştir" türü ibareler. Yani restorasyon işleri taa Kilis'e kadar uzanmış, memnuniyet verici!
Eski Hamam'ın HDR tekniği ile değiştirdiğim fotoğrafı (picasa sağolsun). Özellikle giriş kapısı ihtişamlı duruyodu. Keşke yakından bi fotoğraflasaymışım.

Neyse Dolap Pazarını aşağı doğru devam edelim. Şıhahmet Caddesi yoluyla devam ettim; kenarda klasik bir-tek-minaresi-orijinal sınıfına giren Özbek Camii, ve iki adımda da Mercidabık Caddesi'ndeyim yine! Karşıda otogar.

Ve güle güle Kilis, güle güle bakımsız şehir. Bi gün senin kıymetini bilen, güzelliklerini ortaya çıkaran yöneticiler çıkar karşına inşallah.

Başka başkaa..

1. Kilis'te dolanırken daracık sokaklarda, evlerin çoğunun girişinde aşağıdaki tabela.. Dedim herhalde tarihi değeri yüksek evlerle ilgili birşey. Ama klasik beton evlerin kapısında da görmeyeyim mi? Gel de çık işin içinden :)
Sonra, Urfa'da dolanırken aynı tabelalardan görünce Osman'a sordum. Meğerseem, bu tabela "bu evde oturanlar hacca gitti" demekmiş. Hacca gidenler evlerinin önüne bu tabeladan asıyomuş. Çok ilginç bir gelenek!

2. Kilis'te (Urfa'da da aynı idi) bu eski evlerin en önemli özelliği de, çoğunun kendine ait bi çıkmaz sokağının olması. Evin kapısı ana sokak üstünde değil de, evin yanından içeri doğru giden daracık bi sokağın sonunda. Aşağıdaki gibi yani.

3. Sanırım bu Suriye vizeleri vs. kalktıktan sonra Türkiye tarafı ile Suriye tarafını kaynaştırmak için hazırlanmış bir site: hgaziantepkilishalep.com . Gezdiğim tarihi yerler ile ilgili bilgilerin çoğunu bu siteden aldım.

4. 360derece.com/kilis adresinde yukardaki siteyle bağlantılı olarak bu yerlerde (toplam 41 tarihi eserde) 360 derece  gezinti imkanı mevcut. Gitmeden "ha böyle bi yeri görcez demek ki" diye kurcalanırsa, gidildiğinde daha kolay bulunur. Mesela camilerin avlusu, içi vs. gezilebiliyo. Dolayısıyla "tamam gerçekten hiç orjinal değilmiş, içine girmeyiz" diyebilirsiniz. Ayrıca kendi içerisinde, bu 41 yerin numaralanıp gösterildiği haritası da var. Benim çok işime yaradı bu harita gitmeden önce kendi haritamı çıkarırken.

Yapmadan Dönmeee
  • Daracık kaldırımsız Kilis sokakları'nda dolanmadan (özellikle Çalık Camii arkası)
  • Kış ise Ulu Cami içindeki sobayı görmeden
  • Tekke (Canbolat) Camii'nin Osmanlı ve Sinan kokan mimarisini ve iç süslemelerini görmeden
  • Hz. Şurahbil'in türbesinin olduğu tepeye tırmanıp "Kilis ayaklarımın altında" demeden
  • Bikaç motosikletli fotoğraflamadan
  • Antep yolundaki zeytin/fıstık ağacı arazilerini fotoğraflamadan
dönmeyesiniz sakın :).
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...