3 ay kadar önce Maikel'le İstanbul'u gezdiğimiz ikinci günün akşamında Facebook'ta o gün gezdiğimiz yerleri yazmıştım:
"Maikel-Gezi- Gün 2: Zeyrek, Zeyrek Camii (Pantokrator Kilisesi), Valens Su kemeri, Şehzadebaşı Camii, Eminönü, Yeni Camii, Rüstem Paşa Camii, Mısır Çarşısı, Üsküdar, Mihrimah-Yeni Valide ve Ayazma Camileri, Kanaat Lokantası, Kız kulesi" diye..
Sefer hemen bi yorumda bulunmuştu sağolsun: "sarıyer taraflarını da tavsiye ederim, yeniköy sarıyer garipçe anadolu kavağı filan". Ben de ayrıntılı bilgi vermesini istedim; yazdığı gezi planı kafama öyle bir yattı ki, ertesi günkü planımızı hemen bu yöne çevirdim..
Ama tabekide onun önerdiği güzergahın üçte birini tamamlayabildik Maikel'la o gün.. Geriye kalan bi parçasını ben tek başıma takılarak gezdim geçen ay.. Son parçayı da, geçen gün Yeniköy'de Sefer ile buluşarak hallettik :)
Gezimiz üç parçadan oluşuyo demiştim:
- Sarıyer ; Garipçe Köyü ve Kalesi (haritada mavi güzergah)
- Anadolu Kavağı ve Yoros Kalesi (haritada kırmızı güzergah)
- Yeniköy (haritada yeşil güzergah)
Boğazda hop avrupa hop asya güzergahını daha kocaman görmek için tıklayın..
Şimdi; bu üç güzergahı tek güne sığdırma becerisini gösteremedim ben; ama plan eksikliğinden dolayı.. Hep Sefer yüzünden; püf noktalarını söylemedi ki; kötü Sefer!!.. Yoksa, burda vurguladığım noktalara dikkat edilirse 7-8 saatlik bir zaman ayrıldıktan sonra her bi parçaya gidip çook da keyifli bi gün geçirirsiniz; huzurla dolu olarak evinize dönersiniz.. Bana da dua edersiniz :)
Gezi Güzergahı I
Amaç: Boğaza, Asya'ya ve Karadenize Avrupa'dan bakmak; Eski bir kale ve şirin bir balıkçı köyü görmek.."kahvaltıya garipçe köyüne gidebilirsiniz. sarıyerden 150 numaralı otobus kalkıo ve yaklaşık 25 dk gidiyor.Sakin tenha ve gusel bir yer. Boğazın çıkışında kalio karadenize bakıyor." dediydi Sefer..
Nasıl gidiyoz?
Evvet; yukarıya koyduğum haritadaki mavi güzergahı halledicez ilk.. Biz tembellik yapıp evden geç çıktık Maikel'la; aman siz sakın öyle yapmayın.. Niye diycekseniz: bu Garipçe köyüne seyrek otobüs var; geç kaldınız mıydı köye gidip geri dönene kadar vakit geçiyo zaten, diğerlerine zaman kalmıyo :(
İlk hedef Sarıyer.. Biz otobüsle Mecidiyeköy'e geçtik ilk önce Maikel'la.. Sonra, orda Sarıyer otobüsü bekleme konumuna aldık kendimizi.. Sonra birden hatırladım ki, Sarıyer otobüsleri artık 4. Levent'ten kalkıyordu diye.. O yüzden Metro'ya atlayıp 4 Levent durağında indik.. Yeryüzüne çıkıp durakta Sarıyer otobüsü bekledik.. Şansımıza sahilden istinye-yeniköy-tarabya üzerinden giden bir otobüs geldi; böylece Maikel'a bedavadan boğaz manzaralı bir otobüs yolculuğu yaptırmış oldum:) Minibüsler de var bu arada Sarıyer'e giden, beklemek istemeyenler için.. Ancak Sarıyer otobüsü o kadar seyrek değil; 5-10 dakka bekleyince geliyo..
(Sarıyer'e Beşiktaş ve Eminönü'nden de otobüsler var Mecidiyeköy'e ek olarak.. Ama mesela Eminönü hattı da direk Eminönü'nden değil de Kabataş'tan kalkıyo olabilir; yani tramvay aktarması yapmak durumunda olabilirsiniz. Sorarsınız birilerine)
Şimdi, Sarıyer, yani haritamızdaki turkuaz mavisi raptiyenin ta kendisi; üç güzergahımızın da başlangıç noktası.. Otobüsten son durakta iniyoruz; ve 150 numaralı otobüsü bekliyoruz Garipçe Köyü'ne gitmek için.. Sarıyer-Rumeli Feneri hattı..İETT'nin sitesindeki kalkış saatlerinden görülceği üzre, 30 veya 45 dakikada bir kalkıyo otobüs.. Şimdi; burdaki 09:45 seferine binecek şekilde evden çıkıp Sarıyer'de olun.. Hadi taş çatlasın 10:30 seferine.. Kahvaltı mahvaltı yapmadan çıkın evden, kahvaltıyı Garipçe Köyü'ndeki karadeniz lokantasında yapıcaz ona göre.. Yolculuk 20-25 dakika kadar sürüyo bu arada..
Neysecime, Otobüse bindik Maikel'la; otobüsün takip ettiği yol boğaza hakim; o yüzden çook keyif aldık masmavi boğazı ve anadolu yakasını seyrede seyrede giderken.. Vee otobüsten inince o kadar mutlu olduk ki ikimiz de! Çook şirin minicik bir balıkçı köyü vardı karşımızda, sessiz mi sessiz sakin mi sakin.. Minik koyunda da tekneler..
Kahvaltı
Hemen durağın ilerisinde eski bir ev var, alt katı o evde yaşayan karadenizli ailenin işlettiği bir lokanta (Asmaaltı restoranı).. Burası otantik (karadeniz bölgesine özgü) kahvaltısı ile ünlüymüş; oturup kahvaltı yapın burda.. Biz tembelliğimizden taa öğleden sonraya kaldığımızdan, balık yedik kahvaltı yerine.. Ancak; ısmarladığınız şeylerin fiyatını sormayı ihmal etmeyin.. Sonuçta görüntü olarak öyle ahım şahım bir yer değil ama, 2 balık 2 ayran bi salata 1 porsiyon sigara böreğine 60 TL ödemek zorunda kaldık biz (tamam balıklar taze ve gerçekten çok lezzetliydi, ama bu kadar da olmaz ki kardeşim.. Öyle ahım şahım bi yer değil, pek temiz de değildi üstelik masalar... Oh be söyledim rahatladım, içimde kaldıydı :) )..
Garipçe köyünün kaleye çıkan merdivenlerden görünüşü.. Asmaaltı restoranı, hemen caminin yanındaki ahşap evin alt katı oluyo (ve evin yanındaki üstü asmayla kaplı yer)..
Ve Kale'ye gidilir...
Hadi çabuk yapın kahvaltınızı, sizi 13:33 otobüsüne yetiştiricem ona göre! :) Şimdiki hedefimiz kale. Ordan sorduk birilerine nasıl gidilir diye; sol taraftan evlerin arasından çok hoş merdivenlerle çıkılıyor kaleye.. Çıktık; ve manzaraya HAYRAN kaldık.. Belki de 2 saat geçirdik orda! Öyle büyülendik yani..
Ön tarafta kale duvarlarına yaslanmış ben ve Maikel; arkada Karadeniz'e dakikaları kalmış bir gemi; daha arkada da Asya'nın boğaz ve Karadeniz taraflarının kesişmesi.. Fotoğraf: Maikel Verouden
Titanik pozu verdim bi kale kalıntısının üstünde.. Tam arkamda Karadeniz, evet ta kendisi.. Daha arkada da asya (anadolu) kıyıları gözüküyor.. Fotoğraf: Maikel Verouden
Resimlerden de gördüğünüz üzre; karadeniz tam solunuzda duruyor tüm uçsuz bucaksızlığıyla.. Yani burası boğazın Karadeniz'a açıldığı yer..
Kalenin olduğu yerden köyün görüntüsü de ayrı bir büyüleyici.. Fazla söze hacet yok, fotoğraflar anlatıyo herşeyi zati..
Bu da kalenin olduğu yerden köyün minik koyunun görüntüsü.. Koyun boğazla buluşması, boğaz ve asya kıyıları da görünüyo resimde..
Karşıda asya tarafında da da Poyrazköy görülüyor, ve Garipçe kalesiyle aynı tarihlerde yaptırılmış başka bir kale..
Maikel'in zumlayan fotoğraf makinesiyle çektiği; karşıda asya kıyısındaki başka bir kale.. Garipçe kalesiyle karşı karşıyalar.. Büyük ihtimalle boğazın iki kenarına, boğaza giren gemilerin kontrol etmek için yapılmışlar zamanında.... Fotoğraf: Maikel Verouden
Kalenin üst tarafında bol bol fotoğraf çekip nefsimizin fotoğraf çekme güdüsünü törpüledikten sonra, Maikel kalenin içine, aşağıya giden merdivenleri farketti.. Takip edip aşağı indik.. Kalenin top mazgallarını gördük.. İçerisi çok bakımsız yalnız, yazık.. Tabi şaşmıyo insan, bizim tarihe verdiğimiz önem malum..
Kalenin alt katı mı desem iç kısmı mı desem, orası işte.. Ne kadar bakımsız, duvarda yazılar, içerisi pis... Avrupa'da olcaktı ki bu kale, tıklım tıklım turist doluydu şimdi içi..
Kalenin tarihi ile ilgili bilgi de verelim:
Bir kere internette çoğu sitede yazdığı gibi kale Cenevizlilerden filan kalmış değil, çok daha yeni.. Hikayeyi fransız ordusunda görevli macar soylusu teğmen François Baron de Tott'tan başlatalım.. Ne alaka diyceksiniz, sabredin..
22 yaşındaki genç teğmen, İstanbul'a, şehre elçi olarak gönderilen amcasının sekreteri olarak gelir.. Fransa'nın teğmene verdiği asıl görev ise türkçe öğrenmek, ve kırım hanlığı hakkında bilgi toplamaktır.. 7-8 yıl şehirde yaşadıktan sonra Kırım'da fransız büyükelçiliği gibi başka görevlerle ülkeyi terk eden Baron de Tott, 1768-1774 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşında tekrar geri döner.. Ve gerçekten önemli roller üstlenir.. Rus donanmasına karşı Çanakkale boğazını korumakla görevlendirilir mesela Osmanlı tarafından (demek ki o zamanlar fransa-osmanlı çok yakın müttefiklermiş).. Ve 1773'te; yani savaşın bitmesine doğru; Garipçe kalesi'ni ve karşı taraftaki kaleyi inşa ettirir.. Ve bu arada osmanlı donanmasının modernleşmesinde de rol oynar... Ve 1793'te Macaristan'da hayata veda eder.. İşte bööle..
(John Freely'nin Strolling through Istanbul kitabı ve vikipedi sağolsun bu bilgiler için)
Sonracıma; saatimizi sık sık kontrol edip, 13:33 otobüsüne yetişecek şekilde vınlıyoruz geriye köy durağına (tabi saatler değişmiş olabilir; ve zaten büyük ihtimal otobüs kel alaka bir zamanda gelecektir, o yüzden siz bi yarım saat önceden durakta olun).. Ve geri dönüyoruuz.. Takriben 14:00 gibi tekrar Sarıyer'deyiz..
Gezi Güzergahı II
Sıra haritamızdaki kırmızı güzergahta şimdi..
Amaç: Boğaza, Avrupaya ve Karadenize Asya'dan bakmak; Eski kale görmek..
"sonra geri gelip sariyer sahil iskelesinden anadolu kavagına tekneler gidiyor buda yaklaşık 10-15 dk gdiyor. Anadolu kavagında sahilde balıkcılar flan var. Yukarıda cenevizlilerlden kalma bi kale var hehralde.biraz yokuş cıkınous ama manzara super, anlatılmaz yaşanır:) bi tarafta bogaz dier tarafta karadeniz. sonra geri sariyere gelebilirsiniz. " dediydi Sefer..
Tekrar Sarıyer'deyiz; Sahile yürüyoruz otobüsten inip. Tabi Sefer'in öyle dediğine bakmayın, tekne mekne göremedik biz; karşıya ana iskeleden değil de sağ tarafa ilerlediğinizde Askeri Orduevi gibi bi yerin yanında kalan iskeleden şehir hatları vapurları kalkıyor.. Bunlar 150 otobüsünden daha da seyrek seferler; 1.5 saatte bir filan.. IDO'nun sayfasındaki şehir hatları tarifeleri kısmından kontrol edin sefer saatlerini. Bu sayfadan Boğaz Hatları kısmından Sarıyer-Rumeli Kavağı-Anadolu Kavağı hattının saatlerine bakınca 15:00'da bir sefer olduğunu görüyorum ben kış tarifesine göre.. Yani daha bir saatimiz var vapurun kalkmasına.. (Tabi biz Maikel'la aynı şeyi yapmak istediğimizde saat 6'yı geçiyodu; ve direk eve dönmeye karar verdik; çünkü bi sonraki Kavak seferi 19:00'da filandı, ve vakit çok geç olacaktı zaten.. O yüzden, gezinin içimde kalan bu kısmını 1 ay kadar sonra tek başıma hallettim ben de :) )
Sarıyer Yalıları
Ee napalım o zaman, daha bi saat zaman var: Sarıyer sahilindeki o inanılmaz güzel yalıların fotoğraflarını çekeliiiim!!! Yeterince yürürseniz, meşhur Sadberk Hanım Müzesi'ni bile görüceksiniz..
Meşhur Sadberk Hanım Müzesi.. Şimdi müzenin internet sayfasından baktım: Meğersem Sadberk Hanım, Vehbi Koç'un hanımı değil miymiş!! Müzeyi de Vehbi Koç vakfı işletiyomuş, arkeoloji & sanat tarihi müzesi olarak..
Sahildeki evlerden biri.. Özellikle pencere altlarındaki ahşap oymalı motifleriyle ilgimi çekti.. O motiflerin büyük halini de ekledim fotoğrafın üstüne.. İnsan yüzü motifi olması ne ilginç de mi; büyük ihtimalle gayrimüslimdi heralde ilk sahibi...
Kavak
Sefer'in dediği gibi 10 dakika kadar sürüyor Sarıyer'den Anadolu Kavağı.. Ve şanslı iseniz ne görüceksiniz bilin bakalım :).. Vapur Kavağa epey yaklaşmışken bi baktım suyun içinde görünüp kaybolan bişeyler: evvvet Yunuslar! ilk defa dünya gözüyle yunus gördüm :-p.. Fotoğraflarını çekmeye çalıştım ama beceremedim :(
Vapurdan kavak manzarası.. Önde şirin mi şirin tekneler, arkada kavaktan birkaç bina.. İlerde tepenin üstünde de Yoros Kalesi seçiliyo hafiften..
Anadolu Kavağı; Garipçe'ye göre daha büyük bir köy tabi; ama yine de şirin ve çok sevimli havası var... Sahile indikten sonra, dönüş seferinin saatini kontrol ettim; sonra doğru "İlk hedefim Yoros Kalesi ileriii" moduna aldım kendimi.. Zaten aynı hedefi benimsemiş yabancı turistler de vardı vapurdan inen.. Bu arada, daha "Yoros Kalesi" tabelalarını yeni takip etmeye başlamışkene, aşağıdaki ev ilgimi çekti.. Yan kapısında "Kamara" yazıyo; ve arka bahçesinde bu tahta kuklalardan daha bissürü var :)
Yokuş yukarı nerdan baksanız 20-25 dakika yürümek gerekti kaleye ulaşmak için.. Ama DEĞDİ! Birazcık çıktıktan sonra, kenarda solda kafeler arasından merdiven yolu var kestirme, aman onu kaçırmayın :). Ben Muhteremle Geziye'nin macerasını okuyup gittiğimden özel dikkat gösterdim bu konuda :).. Kafe demişken; açıkçası burda bissürü kafe mi var yoksa hepsi içiçe birkaç tane mi var çözemedim; ama oturup çay içmek isterseniz burdaki Yoros Cafe'de çay fiyatı 1.5 TL. Gayet makul yani..
Neyin nesi bu kale??
Genelde ceneviz kalesi diye biliniyor, ama üzerinde göreceğiniz mermer kare taşlardan, bizans zamanında 1200'lü yıllarda yapıldığı anlaşılıyomuş.. Kale daha sonra 1300'lerde cenevizliler tarafından idare edilmiş, boğaz giriş-çıkışlarını kontrol amaçlı (sanıyorum Bizans İmparatorluğunun bilgisi dahilinde :) ).. Zamanında yukardaki fotoğrafta gözüken kocaman alanda bi türk mahallesi hatta mescid bilem var imiş; ama yok olup gitmişler, ilginç.. Ama kalenin bence en dikkat çekici özelliği, alanı bakımından boğazdaki en büyük kale olması: Rumeli Hisarı'nın bile yaklaşık iki katı imiş.. (Hillary Sumner-Boyd & John Freely'nin "Strolling through Istanbul"'undan aldım bilgileri..).. Çok daha ayrıntılı bilgi Muhteremle Geziye'de var..
Kalenin arkadan görünüşü.. Bu görüntüyü görmek için; yukardaki fotoğraftaki yapının solunda yer alan bi kapıdan girceksiniz..
Muhteşem mi muhteşem bir manzarası var Yoros Kalesi'nin.. Kalenin sol yanından Anadolu Kavağı'nın sevimli görüntüsünü görüyorsunuz aşağı bakınca; ileri bakınca da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Levent'in gökdelenleri..
Hemen aşağıda solda Anadolu Kavağı'nı görüyoz kuşbakışı.. Yine solda taa ilerde de Levent gökdelenlerinin görüntüsü..
Direk dümdüz karşıya bakınca; asya ve avrupa arasında bir nehir gibi kıvrılan boğaz: yeşil ile mavinin kucaklaşması..
Sağ tarafa bakınca da boğazın Karadeniz'le kucaklaşması.. Muhteşşşem dinlendirici bi manzara!!: anlatılmaz yaşanır Sefer'in dediği gibi..
Kış seferi tarifesine göre 18:00'da dönüş varmış; onu yakalayacak şekilde aşağı inip, aç iseniz sahildeki balık lokantalarından birinde tıkınabilirsiniz.. Ramazandı ben gittiğimde, o yüzden lokantaları test edemedim :), artık şansınıza kalmış..
Son bir bilgi daha vereyim; benim en son 20 küsür sene önce gittiğim Yuşa Tepesi de buraya pek yakın; sanıyorum küçük otobüsler var arada işleyen.. Hani oraya da gitmek isterseniz, otobüs saatlerini kontrol edin iett'nin sayfasından..
Gezi Güzergahı III
Amaç: Yeniköy'ü görmek ve boğaz manzarasında oturup çay ıvır zıvır içmek..
Bu da, güzergah haritamızdaki yeşil yer oluyo..
"burdan yeniköye kadar sahilde yürülyebilirsiniz yada otobus minibus herşey var. yeniköyde yeniköy spor klubunun yemek yiyebilceginiz cay flan icebilcegniz bi yeri var ucuz ve kalite fena sayılmaz bogaza sıfır. burdan istinyeye gidebilirsiniz zaten 5 dk falan orda da balıkcılar var" der Sefer..
Şimdiii; tekrar Sarıyer'e kürkçü dükkanına geldiik Kavak'tan.. Sahil boyu biraz yürüyüp yalı fotoğrafı çekmediysek şimdi de yapabiliriz bunu 10-15 dakika.. Sonracıma burdan geçip Yeniköy'e doğru giden bir minibüse atlıyoruz. İnilecek yer açısından iki alternatif var:
- Yeniköy'ün hemen girişindeki Irak Konsolosluğu'nun karşısında yer alan Villa Park cafe.. Kardeşim gitmiş buraya, çay may içmişler; fiyatları uygundu diyor.. (Ben gitmedim ama, sadece dışardan gördüm; denize nazır hoş bir mekan gibi duruyo; hemen yanında bi kilise var)(çakıltaşı sağolsun: Meğer Irak Konsolosluğu imiş bu. Nasıl okuduysam artık ben ordan geçerken :D )
- Yeniköy'ün öbür ucunda yer alan Yeniköy Spor Kulübü Sosyal Tesisleri.. Biz burda buluştuk Sefer'len geçen hafta: süper bi manzarası var ikinci boğaz köprüsü manzaralı, denize sıfır bi yer..Fiyatları da uygunmuş (kaynak:Sefer; benim içtiğim çayları da o ödedi sağolsun; o yüzden tam fiyatları bilmiyorum)..
Başka kim bloglamış buraları??
Yazıda eksik kalan kısımları tamamlasın niyetine, ahan da Garipçe ve Anadolu Kavağı/Yoros hakkında gidip görüp yazan başka blogcular...
Garipçe
- Turuncu ve Mavi: ve garip-çe: Köyle, köydeki lokantalarla, rumeli feneri ile ilgili kolay okunan hoş bir gezi yazısı..
- Sabah Gazetesi: Bir günlük tatil Garipçe: Köyle ilgili ayrıntılı güzel bir yazı..
- Düşlediğim herşey: garipçe köyünde bir pazar kahvaltısı: Burda da özellikle Asmaaltı'ndaki kahvaltının detaylarını bulabilirsiniz..
Anadolu Kavağı-Yoros
- Muhterem'le Geziye: Yoros Kalesi: Kaleyle ilgili gerçekten çook ayrıntılı bi yazı.. Hem kalenin tarihi, nasıl gidileceği ile ilgili bissürü bilgi var, hem de fotoğraf yönünden çook zengin..
- gezimanya: anadolu feneri'nden istanbul'a doğru: Boğazın yukarı asya ucundaki yerleri sırasıyla anlatan hoş bir yazı: Anadolu Feneri-Poyrazköy-Anadolu Kavağı-Yuşa tepesi şeklinde ilerliyor.. Yoros kalesi ve Kavak ile ilgili kısımları pek derli toplu buldum, hoş..
- İstanbul zamanı: Anadolu kavağı ve Yoros gezisi: Özellikle boğazın Yoros Kalesi'nden gün batarkenki fotoğrafları ve "balığın kavağa çıkması" deyiminin açıklamasıyla eğlenerek okuduğum bi yazı..
Merhaba Tunahan,
YanıtlaSilÖncelikle blog dünyasına hoşgeldin.
Sayfanda bana yer verdiğin (bu cümle eski anket defterlerinde ki cümleye benzedi : ) ) ve yazımdam bahsettiğin için ayrıca teşekkür ederim.
Faydalı olduysam ne mutlu bana.
Sayfanı takip ettiğim bloglar bölümüne ekliyorum.
Yazılarını çok içten yazmışsın.
Aynı gün içinde bu kadar çok yeri dolaşmak çok yorucu olmalı.
Garipçe'ye 2 yıl önce eşim ve çocuklarla gitmiştik.
Lokantada sinek kovalamaktan yemeği zor yemiştik.
O gün bende bir kaç resim çekmiştim ama kaleyi gözden kaçırmışım.
Garipçe resimlerini yayınlayamadan bilgisayarım çökmüştü.
Cd'den tekrar yükleyip, bir yazı ile yayına vermeye de fırsatım olmadı.
Ayrıca "Gezmek hiç de masraflı bir hobi değil kesinlikle. Sadece toplu taşıma araçları kullanarak da çok keyifli gezintiler yapmak mümkün" sözüne sonuna kadar katılıyorum.
Bende çoğu zaman toplu taşıma araçlarını kullanıyorum.
:)
YanıtlaSilSağol Muhterem abla, hoşbulduk..
Bak siz söyleyince hatırladım; evet Garipçe'deki Asmaaltı'nda sinek doluydu heryer.. Bence o yüksek fiyatlarla kazandıkları parayla ya oraya biraz yatırım yapsınlar; ya da fiyatları o mekana uygun hale getirsinler :)
merhaba tunahan
YanıtlaSilyeniköy'deki iran değil ırak konsolosluğu bilgin olsun istedim.
Anaaa! Sağolasın çakıltaşı, nasıl da emindim halbuki İran diye okuduğuma :) Düzelteyim hemen.
YanıtlaSil