19 Ekim 2013 Cumartesi

Prizren - Üsküp : Nerde kalınır? Ne yenilir? Nasıl gezilir? Maliyeti kaç lira?

Balkanlar'da Seyahat: Nereden Nereye, Kaç Saate, Kaç Liraya ...  konulu yazıma olan yoğun ilgiden anladığım şu: Herkesin en çok merak ettiği şey, nerelerin gezilip görüleceğinden ziyade nerde kalınır, nerde yemek yenir, ordan oraya nasıl gidilir, ve bunların maddi tutarı nedir şeklinde. O yüzden, son yaptığım Üsküp-Prizren gezisini sadece bu açıdan anlatmaya karar verdim.

En başta söyleyeyim; uçak bileti dahil herşey dahil üç gecelik gezi için cebimden çıkan toplam para 490 TL. Tabi avro kuru artmasaydı daha düşük olacaktı bu, o yüzden avro cinsinden de vermek lazım toplam masrafı: 183 avro (Avro kuru: 2.68 TL idi).

Bu arada para demişken, yanınızda türk lirasıyla gitmeyin sakın. Önceden Türkiye'den avrolarınızı alın öyle gidin. Türk lirasını düşük kurla bozuyorlar genelde. Avro zaten Kosova'nın para birimi, Makedonya'da da kur farkı olmaksızın kullanabiliyorsunuz hemen her yerde. Bozdurmak gerekirse de, avroyu bozdurmak çok daha karlı, TL bozdurmaya göre.

NASIL GİDİLİR?
Uçakla tabi ki. Pegasus'un ucuz biletlerini kolladım 2-3 ay önceden. Gezi planı belliydi, Üsküp ve Prizren. Bu yüzden hem Üsküp hem de Priştine için gidiş dönüş bilet fiyatlarını kontrol ettim. Priştine biletleri daha ucuz olduğundan Kosova gidiş-dönüş olarak aldım biletleri: 230 TL gidiş dönüş. (Tek yön 49 avro'ya denk geliyordu. Ucuz aslında ama, işte kur artışı yüzünden pahalı. Aynı avro fiyatına denk gelen bileti Mart ayında 192 TL'ye almıştım).

Yani gezide yaptığım toplam 490 TL'lik masrafın 230 TL'si uçak biletlerine giden kısımdı.

GEZİ PLANI NE?
Tam altı kişiydik bu sefer. Her gidişimde yanımdaki insan sayısını arttırıyorum :) Maksat daha çok insan görsün o güzel yerleri.

Neyse, gezi planı, Priştine havaalanından Makedonya Üsküp'e gitmek, orada bir gece kalmak. Sonra Üsküp'ten Kosova Prizren'e geçip iki gece kalmak. Ve Priştine havaalanına geçerek ülkemize geri dönmek.
Üsküp meydanda Büyük İskender Heykeli


ARABA KİRALAMA
Daha önceki gidişlerimizde toplu taşıma kullanmıştık. Bu sefer kalabalık olunca araba kiralayak dedik. İnterneti aradım taradım gitmeden önce. Priştine Adem Yaşari havaalanında araba kiralama ve fiyatlar ile ilgili hiçbir bilgi yok doğru dürüst. Bu yazıyı yazmaya karar vermemde en önemli etken de bu oldu aslında. Yazayım da herkes faydalansın.

Şöyle, havaalanında 5-6 tane araba kiralama şirketi var. İsterseniz internet üzerinden de gitmeden kiralayabilirsiniz, ama o zaman fiyatlar nerdeyse iki katı. Bunu okumuştum internetten, o yüzden havaalanına inince gidip konuştuk şirketlerle, önceden ayarlamadım. Klasik 5 kişilik arabayı günlüğü 30 avroya kiralıyorlar. Biz 7 kişilik araba kiraladık (Model: Opel Zafira), günlüğü 50 avro (internetteki fiyatlar 80-90 avro filandı). Arabanın Makedonya'ya geçiş için sigortası vs. de yapılmış. Türkiye'deki ehliyet geçerli zaten, başka ek birşey gerekmiyor. Nereden kiraladık: AutoLux isimli firmadan. Türkçe konuşan bi arnavut kız vardı yetkili olarak. Havaalanındaki diğer firmalarda da türkçe konuşan elemanlar vardı genelde.

Bosna'da kiraladığımızda deposito almışlardı bizden, burda deposit bile almadılar; onun yerine birimizin nüfus cüzdanını aldılar. Yani üç günlük kiralama için 150 avro ödedik. Depoyu da bir kez doldurduk, üç gün boyuncaki tüm gezilerimize yetti: 1 depo benzin 56 avro. Kosova'daki litre benzin fiyatı bizim doldurduğumuz yerde 1.30 Avro idi, ama başka yerlerde sanki 1.15'e de vardı. O yüzden birkaç yere bakın doldurmadan.

6 kişi olduğumuzu düşünürsek ulaşıma gezide harcadığımız kişi başı toplam para, üç gün için 25 avro (kiralama) artı 9 avro (benzin parası), yani 34 avro

OTOBÜSLERLE ULAŞIM
Yukarıdaki bilgiler, araba kiralama detaylarıydı. Eğer toplu taşıma ile bu üç günlük geziyi yapacaksanız (yine ilk bir gece Üsküp, sonra iki gece Prizren şeklinde) masraflar şöyle. Priştine havaalanından şehir otobüs terminaline saatte bir filan otobüs var: 2 avro. Ya da birkaç kişi bir araya gelerek taksi de tutabilirsiniz: 20 avro civarı (25 derlerse pazarlık yapın). 10 dakika filan sürüyor sürmüyor.

Sonrasında, Priştine otobüs terminalinden Üsküp'e neredeyse yarım saatte bir araba var; fiyatı 5 avro. 2 saat filan sürüyor. Tabi sınır geçişindeki kalabalığa vs de bağlı bu. Üsküp otobüs terminali zaten şehir merkezinde sayılır. Tarihi başçarşıya yürüyerek 15 dakika.

Üsküp'ten Prizren'e günde iki kez otobüs var, fiyatı 9 avro. Saatleri 11:30 ve 16:00. 3 saat kadar sürüyor. Yine dediğim gibi sınır geçişinde ne kadar takılacağınıza bağlı biraz bu süre. Prizren otobüs terminalinden şehir merkezi (şadırvan meydanı) yürüyerek 10-15 dakika filan.
Kale'den gündüz gözüyle Prizren. Bistrica nehri, Sinan Paşa Camii ve taş köprü hemen göze çarpıyor. Caminin solunda Sırp Ortodoks Katedrali

Prizren'den sabah sanırım saat 9'da pegasus servisi var direk Priştine havaalanı'na. 7 avro.  Bunu kaçırırsanız taksiyle de 35 avroya gidebilirsiniz direk havaalanına. 1 saat kadar sürüyor. Bir alternatif de, Prizren-Priştine otobüslerine binmek: 5 avro. Tıngır mıngır giden otobüslerle iki saate yakın sürebiliyor Priştine otobüs terminali. Her 15 dakikada bir otobüs var. Terminalden de taksiyle (veya saatbaşı olan otobüslerle) havaalanına gidilebilir. Yalnız terminalde neden öyle dengesiz davrandığını anlamadığım biri vardı danışmada. Terminal-havaalanı arasının bir birbuçuk saat sürdüğünü filan söyledi. Halbuki 10-15 dakikalık yol. Sizi uyarayım, ona pek inanmayın :) Havaalanından terminale taksiyle gidişler biraz daha pahalı, ama tersi, yani terminalden havaalanına 15 avroya gidebilirsiniz pazarlıkla.

E NEREDE KALICAZ?

Üsküp
Kalınacak yerleri 2 hafta kadar önceden ayarladım. Üsküp için geçen sene de kaldığım ve temizliği ve merkeze yakınlığı ve dahi ucuzluğu ile bizden tam not alan Shanti Hostel'de kaldık. Danışmadaki insanların samimiyeti ve ilgilenmesi de bonus. Yalnız, tek veya iki kişilik odaları yok bildiğim. Geçen yıl 3 kişi, 4 kişilik bir odayı kapatmıştık, bu sene 6 kişi 6 kişilik bir oda ayarladık. Kişi başı 10 avro sadece bir gecesi. Bu fiyat Balkanlarda bulunabilecek en ucuz fiyat nerdeyse. Ve genelde şehir merkezine uzak veya pis olabiliyor bu tür ucuz yerler.. O yüzden Shanti Hostel on numara kesinlikle; hem temiz hem şehir merkezine yürüyerek 10 dakika. Bu sefer gittiğimiz arkadaşlar da çok sevdiler hosteli. Minimum standartlarda olabileceğin en iyisi. Bu fiyata uyduruk bir kahvaltı da dahil üstelik.

Odalarda yataklar ranza şeklinde ama çok rahatlar. Temiz havlu veriyor hostel. Banyo-tuvalet ortak kullanım, odanın dışında.
Üsküp eski çarşıdan bir enstantane

Dikkat etmeniz gereken bir nokta var. 3 kişiyseniz, sadece üç kişilik rezervasyon yaparsanız, yanınıza bir dördüncü kişi verebilirler 4 kişilik bir oda için. Ve hostellerde genelde kız-erkek ayrımı yapmadıkları için, üç erkekseniz mesela dördüncü kişi kız olabilir, veya tam tersi. Dolayısıyla ben bu tür durumlarla karşılaşmamak için tüm odayı kapatıyorum, geçen yıl 4 kişilik yer ayırtmıştım mesela 3 kişi olmamıza rağmen. Kişi başı 10 avro değil de biraz daha fazlaya geliyor, olsun.

Nasıl rezervasyon yapıyoruz; geçen yıl eposta üzerinden direk hostelle irtibata geçip rezervasyon yaptırmıştım, bir ön ödeme filan da yapmadan. Bu sene baktım, o şekilde yaparsam kişi başı 12 avro filan fiyatlar. O yüzden hostelbookers üzerinden yaptım rezervasyonu. Burada, toplam fiyatın yüzde onunu kredi kartından çekiyorlar, geri kalanı hostele gidince ödüyorsunuz. Yani 6 kişi bir gece toplam 60 avronun 6 avrosunu kredi kartımdan çekmişlerdi. Gidince de 54 avro ödedim.

Bu arada Makedonya para birimi dinar olmasına rağmen her yerde avroyla da ödeme yapabiliyorsunuz. Üstelik kur farkı hiç almıyorlar. 1 avro 60 dinar, ve bu oran üzerinden avroyla ödeme yapabiliyorsunuz.

Prizren
Prizren'de üç seferdir aynı yerde kalıyorum: Nevruz amca'nın Oltaş pansiyonu. Burası hostel mantığı değil. Yani odayı kiralıyorsunuz, yanınıza yabancı biri filan vermiyorlar. Fiyatlar mevsim yoğunluğuna göre değişebilir ama genelde kişi başı 12.5 avro şeklinde. Banyo-tuvalet odaların içinde. İki üç veya dört kişilik odalar mevcut bildiğim kadarıyla. Ve şehir merkezine yürüyerek 3-4 dakika mesafede. Şehrin göbeğinde yani.

Ve bu fiyata kahvaltı da dahil. Üstelik gayet doyurucu bir kahvaltısı da var. Ve türk misafirleri olunca türk usulü çay da demletiyor sabah kahvaltısı için Nevruz amca. Nevruz amca arnavut, ama türkçe biliyor. Bazen o olmasa kızı veya torunu oluyor pansiyonda, onlar da türkçe biliyolar.
Önde tarihi Taş Köprü, arkada Sinan Paşa Camii, en arkada tepede ise tarihi Kale. İşte Canım Prizren :).

İlk iki sefer rezervasyon yaptırmadan direk pansiyona giderek yer ayarladım, boş yerleri oluyor. Ama son gidişimizde 6 kişi olunca, problem olmasın diye telefonla arayıp rezervasyon yaptırdım önceden, skype üzerinden arayarak. Oltaş Pansiyon telefon numarası: +381 292 31 628.

NE YİYECEĞİZ, NERELERDE YİYECEĞİZ?

Üsküp
Eveet, "gittik kalacak yerimizi ayarladık, çok da acıktık nerde yiyeceğiz bize yardım et" kısmına geldik.

Üsküp'te, meydandan tarihi osmanlı taş köprüsünü geçip müslüman tarafına doğru yürüdüğünüzde 1-2 dakika sonra karşınıza çıkan köşe başında Destan köftecisi var. Ünü tüm dünyayı kaplamış bir köfteci. Köfteleri orda löpür löpür afiyetle yiyebilirsiniz. İçecekler ve salata dahil kişi başı 6 avro ödedik. Salata olarak, üzerine peynir rendelenmiş bir salataları var, güzel. Ondan isteyin.
Üsküp'te peynir rendeli nefis salata. 

Ayrıca Murat Paşa Camii önündeki meydandan bitpazarına doğru yürürken soldaki Bojadziska (Boyaciska) sokağında yer alan, ev yemekleri satan Ramuş'un lokantası var: Bllaca Restoran. Burası da çok iyi. Kişi başı 5 avro ödemiştik kahve, salata vs. dahil bir yemeğe.

Çay keyfiniz için,  Murat Paşa Camii önündeki meydandan bitpazarına doğru bir dakka yürüdükten sonra sağ tarafta, bir binanın arka tarafında kalan çok güzel bir çaycı var, ağaçlar altında küçük sevimli bir kahve. Türk kahvesini de güzel yapıyor. Orda oturun mutlaka.

Ayrıca kahvaltı vs için de, yine eski çarşı bölgesinde özellikle bitpazarının kurulduğu yere yakın börekçiler de var. Böyle bir yerde yaptık sabah kahvaltımızı; börek + çay kişi başı 1.5 avro kadar tuttu.

Prizren
Burda köfteleri Sofra Restoran'da yiyeceksiniz. Trileçe tatlısını da burada yiyebilirsiniz. Prizren'e gidip Trileçe yemeden gelenleri sopayla kovalicam ona göre :). Sofra'nın sahiplerinden Muammer abi'ye selam söylersiniz. Arnavut ama her prizrenli gibi tabi ki de sular seller gibi türkçe biliyor. Sofra'nın facebook sayfası da şurada; yemek fotoğraflarını kontrol edin gitmeden isterseniz :). Yeri hakkında Prizren ile ilgil yazılarımda ayrıntılı bilgi vermiştim; çifte hamamların az ilerisinde diyeyim burada kısaca. Bu sefer sırf köfte + içecek yedik, kişi başı 4 avro verdik (köfte kişi başı 1.5 porsiyon filandı). Geçen sefer, bir porsiyon köfteye ek olarak trileçe tatlısı ve paça çorbası da yemiştik; 5 avro vermiştik kişi başı.

Bir de Oltaş'a çok yakın, eski ortodoks katedralinin karşısında bir tatlıcı var, trileçe veya baklava vs yiyebilirsiniz, iyi bi yer. Sahibi Gorani. Goraniler, sırpça/boşnakça'ya benzer bir dil konuşan müslüman bir azınlık Kosova'da. Tatlıcıların çoğu Goraniler tarafından işletilirmiş Kosova'da.

Çay keyfi için tabi ki Sadri abi ve Tasip'in, kenarında limon dilimli çayları: Sinan Paşa Camii'nin hemen arka sokağında. Türk kahvesi de yapıyorlar. Yine Prizren ile ilgili ayrıntılı yazılarıma bakıverin detaylarla ilgili.

Börek yiycez diyorsanız da, şadırvan meydanında boşnak börekçisi var. Kişi başı 1.5-2 avroya bir porsiyon börek yiyebilirsiniz.

NERELERİ GEZEBİLİRİZ?

Burda çok ayrıntıya girmeden bilgilendirme yapıcam.

Üsküp
Toplu taşımayla gitmişseniz; Üsküp'te şehir merkezini doya doya gezersiniz. Nereler gezilebilir kısmında internetteki benzer gezi bloglarından epey bi bilgi edinebilirsiniz. Klasik görülecek yerler şunlar: Büyük İskender'in vs heykeli olan ana meydan, Osmanlı taş köprüsü, bit pazarı (eski çarşı), ve bu civarda yer alan tarihi camiler (Murat Paşa Camii, şehri tepeden gören Mustafa Paşa Camii, İsa Bey Camii, 2. Murat Camii ve saat kulesi), bit pazarı.
Üsküp eski çarşı sokakları

Bu sefer araba kiraladığımız için, Matka Kanyonu'na gittik bir de. Toplu taşıma ile gidilmiyor sanırım. Ama genel olarak taksiler pahalı olmadığından, taksi kiralayarak da gidilebilir. Üsküp'te ilk günü şehir merkezinde geçirdikten sonra, sabah hostel'den çıktıktan sonra Prizren'e gitmeden uğrayabilirsiniz. Matka Kanyonu, arabayla 15 dakika kadar sürüyor. Tetovo tabelalarını takip ederek gidiyorsunuz, bir süre sonra kahverengi tabelaları görüyorsunuz Matka Gölü/Kanyonu diye. Yolda da sorarsınız birkaç yere. Burada bir baraj gölü var, manzara muhteşem.
Üsküp yakınlarındaki Matka Gölü & Kanyonu

Prizren
Prizren'de de yine şehir merkezini doya doya gezin. Bu konuda iki ayrıntılı yazım var zaten:

Bunun haricinde, Prizren'de iki gün kalıcaz demiştik. Zamanınız olacak. Bi koşu Mamuşa köyüne gidebilirsiniz. Prizren otobüs terminalinden otobüslerle, yarım saat sürüyor. Tarihi bir yönü pek yok ama Mamuşa, 6000 kişilik ve hemen hepsi Türk olan nüfusuyla, sanki Türkiye'ye geri dönmüş gibi hissettirecek sizi. Köydekiler, 1850'lerde Tokat'tan gelip buraya yerleşen türk ailelerin torunları. Haftasonları araba yok yalnız, soruşturursunuz. Araçla gidecekseniz, Gjakove (Yakova) doğrultusunda gidiyorsunuz, belli bir süre sonra Mamuşa tabelasını görüp sapıyorsunuz. Gidin, iki laf edersiniz kahvede şurda burda oturup. Türkiye'den gelenlere çok yakın davranıyorlar. Sanki Türk vatandaşıymış gibi konuşuyorlar (Başbakanımız buraya geldi, gibi cümleler mesela :) ).
Mamuşa'da tarihi saat kulesi

Başka, yakın bir şehir Yakova'ya (Gjakove) gidebilirsiniz: 1 saat mesafede. Çok ahım şahım bir şehir diyemeyeceğim; ve türkçe pek bilmiyor yerlisi. Ama fena değil. Otobüs terminalinden yarım saatte bir filan araba var Yakova'ya. 

Prizren'de ise, şehir merkezine ek olarak arabayla, dediğim gibi bir koşu Mamuşa yapılabilir. Ek olarak, araba nimetinin hakkını vermek için muhakkak Prizreni çevreleyen Şar dağlarındaki dağ köylerine yolculuk: 45 dakika kadar bir sürede Prevalle'ye gidilebiliyor. Bu Prevalle'de bir Yetimler Külliyesi var, inanılmaz güzel bir tasarım, kocaman bahçesi. Ve yetimlere destek mahiyetinde bir restoranı da var; muhakkak ama muhakkak taze sıkılmış yaban mersini suyu için burda. Biz doyamadık iki bardak içtik dağ havasını ciğerlerimize çekerek. Yetimler Külliyesi'nin facebook sayfası şurada. Hava da aynı Uludağ havasında. Etraf yemyeşil. Yani Ekim sonrası giderseniz büyük ihtimal karlıdır etraf :). 
Şar Dağlarında bir köy: Prevalle

Yani, arabanız varsa Prevalle önceliğiniz olsun, yoksa Yakova'ya gidebilirsiniz.

HARİTALAR

Hem Üsküp hem de Prizren şehir merkezleri için, görülecek yerleri üzerinde işaretlediğim Google Haritaları'nı paylaşayım burada. Prizren haritalarını ilgili yazılarımda paylaşmıştım zaten, olsun buraya da koyayım derli toplu olsun.

Prizren Haritasını daha büyük halde görmek için tıklayın


Üsküp haritasını daha büyük görmek için tıklayın


14 Ağustos 2013 Çarşamba

Prizren II: Şehri Gezip Tozmaca

Prizren ile ilgili genel bilgileri, Tılsımlı Osmanlı Türk Şehri Prizren'e Sevdalanmak başlığıyla vermiştim zaten bir önceki yazıda.. Şimdi sıra şehri ıncık cıncık gezmede, altını üstüne getirerek.

İki güzergah oluşturdum. Biri derenin kuzey tarafında genel olarak, diğeri de güneyde. Derenin/nehrin ismi Bistrica bu arada.

Birinci güzergah, otobüs terminalinden başlayıp, Sofra Restoran'da yemek molasıyla sona eriyor. İkinci güzergahımız ise, pılımızı pırtımızı Oltaş Pansiyon'a yerleştirdikten sonra başlayıp, Maraş'ta gezintiyle nihayete eriyor.

GÜZERGAH I: Mavi Güzergah (Terminal'den Sofra'ya)

Güzergahımızdaki en soldaki mavi raptiye otobüs terminali. Yani güzergahın başlangıç noktası. En sağdaki  çatal kaşık ise, Sofra Restoran, yani güzergahın bitişi.

 
Prizren Güzergah I'i daha büyük bir haritada görmek için tıklayın çekinmeyin :)


Evet, güzergahımızı adıım adım takip ediyoruz şimdi..

Namazgah: Otobüs terminalinin hemen karşısında şehrin en eski Osmanlı yapısı var: 1455 tarihli Namazgah. Halk arasında Kırık Cami diye biliniyor. Namazgah'ın kelime olarak ne olduğu Türkiye'de de pek bilinmiyor aslında; Trabzon'daki bir yayladaki büyük Namazgah, biraz da karadeniz zekasına atıfla alay ve espriyle paylaşılıyor orda burda. Hemen duruma el koyup açıklıyorum: Namazgah zaten üstü açık olan namaz kılınan yer demek. Prizren'deki namazgahın da Fatih 1455'te şehre geldiğinde inşa edildiği rivayet ediliyor.

Namazgahın anı defterinin bekçisi amca, zor anlaşılır türkçesiyle, kıblenin sağ tarafında kalan kısmın orjinal olduğunu söyledi bize. Sanırım yıkık dökük bir haldeymiş, sonra bizim Türk taburunun da katkılarıyla restore edilmiş. Aşağıdaki fotoğrafta köşedeki koyuca kısım orijinal olan yer.


De Rada caddesi boyunca yürüyoruz şimdi. Hedefte ilkin dereyi (Bistrica nehri yani) görmek, sonra da derenin öbür tarafında resmen göz kırpan sevimli Suzi Çelebi camisini ziyaret etmek var.

Suzi Çelebi Camii: Cami, ahşap kahverengi son cemaat yeriyle dıştan çok güzel gözüküyor. Sevimli, agucuk bugucuk bir hali var. Ancak içinde hiç bir orijinallik göremedim. Ha, nerdeyse tüm Balkan tarihi camilerinde olduğu gibi, arka avlusunda bakımsız bir mezarlığı var.

 Hemen Bistrica nehri kıyısındaki sevimli Suzi Çelebi Camii

Caminin hemen sağından sıcak bir enstantane
Görüldüğü üzre, caminin içinde tarihi özellik taşıyan birşey yok. Ancak çok aydınlık olması hasebiyle insanı rahatatan bir iç mekan.

Balkanlardaki tarihi camilerdeki tarihi mezarlıkların durumu hemen hemen aynı. Bizdekilere nazaran çok daha bakımsız, adeta kendi kaderine terkedilmiş vaziyette bir görüntüleri var. Suzi Çelebi camii avlusundakiler de istisna değildi.

Camilere namaz vakitleri civarında gitmek en mantıklısı, namaz sonrası imam camiyi kilitleyip gidiyo çünkü. Şanslıydık biz de. Namaz vaktine denk gelince Suzi Çelebi Camii'nin  27 yaşındaki Uludağ Üniversitesi İlahiyat mezunu arnavut müezzini/ikinci imamı Besim Hoca ile de tanıştık (Yaş sorulmaz olayı Türkiye'de var, burda değil, söyleyin bakim yaşınızı dediydi bize muhabbet ederken. Ben de onun yaşını ifşa ediyorum ahan burdan :) ). "Camiye bizim Osmangazi belediyesi de çok katkı yaptı" dedi. Dedim "nerden sizin oluyomuş Osmangazi belediyesi" :) "O kadar uzun Bursa'da kalınca ...." dedi gülerek Besim Hocam.

E esas bu Suzi Çelebi kimmiş sorusuna gelince, sanırım bir şair-seyyahmış. Osmanlı ordusuyla savaşlara da katılıp kitaplar yazmış. Bizim Evliya tarzı anladığım kadarıyla. Cami 1513 yılında yapılmış .


Caminin hemen karşısında, yani nehrin öbür tarafında ise, Eski Belediye Binası var. Yukarda fotoğrafı var. 19. yüzyıl yapımı. Okuduğum kaynağı birtürlü bulamadım ama, Osmanlı Padişahı Mehmet Reşat 1910'larda Balkan gezisine çıkınca Prizren'e de uğramış, ve bu belediye binasının penceresinden halkı selamlamış. Böyle birşey okumuştum biyerlerde.

Cuma Camii / Levişka Kilisesi: Taa onüçüncü yüzyıla dayanan çook eski bir yapı bu. Fatih Sultan Mehmet 1455'te gelip Prizren'i fethedince, şehrin en büyük kilisesinde Cuma namazı kılıp ardından burayı camiye çevirmiş, gelenek olduğu üzre. İstanbul Ayasofya'da da benzer bi durum oldu malum. Cuma Camii diye biliniyormuş o zamanlarda, büyük ihtimal şehrin protokol camisi olarak kullanıldığından, büyüklüğü itibariyle. 1912 sonrasında Prizren Osmanlı'dan ayrıldıktan birkaç yıl sonra tekrar kiliseye çevrilmiş Sırplar tarafından, minaresi yıkılarak. Ama hala halk arasında Cuma Camii diye biliniyor bugün bile. Kilise olarak ismi de Levişka kilisesi. 1990 sonundaki Kosova bağımsızlık savaşı ardından bugün kullanıma kapalı. Ortodoks kilisesi olması hasebiyle, sırplarla olan gerginlikten kaynaklı sanırım. Kilise olarak da kullanılmıyor yani.


Buralarda bi yerde bi de saat kulesi var, beyaz renkli. Kule gözümüze çarptı, ama yanına gidemedik aceleden. Arkeoloji müzesi olarak kullanılıyormuş saat kulesinin alt tarafı. 
Kale civarında yürürken gözüme çarpan bir kapı.


Eski Prizren Konakları: Şimdicik, ileriye doğru gidip bir sonraki köprüden tekrar derenin öbür tarafına geçiyoruz. Amacımız, buralara serpiştirilmiş eski prizren konaklarını görmek.

Eski Prizren Konaklarından biri. Bu civarda birkaç tane daha var. 

Eski Prizren Evlerini görebileceğimiz diğer bir mekan da kalenin dibindeki Maraş yolu. Konu açılmışken, her ikisiyle ilgili fotoğrafları da paylaşayım burda. Yalnız farkları, Maraş yolundaki evlerin avlusu vs yok, ama burdaki evler konak tarzı, hepsinin avlusu var. Prizren-in-your-Pocket kitapçığında kapılarını çalıp evi gezmek için izin isteyebileceğimiz yazıyodu bu konaklara, ama çok zamanımız yoktu yapamadık öyle birşey. Zamanı olanlara duyrulur.
 Maraş yolundaki mütevazı Eski Prizren evleri..

Ha bu arada, aman da konak görüp napıcam demeyin, burdaki EN ÖNEMLİ amaç, bu bahaneyle şehrin sokaklarında dolaşıp, şehre aşinalık kazanmak, şehrin havasını solumak. Ara sokaklara dalmadan şehirler kendisini açmazlar konuklarına, kulağınıza küpe olsun :)

Saraçhane Camii & Halveti Tekkesi: Bu ikisi-bi-yerde yapı, alıp taaa 200-300 sene öncesinin zamanına götürüyo insanı. Resmen zamanda yolculuk.. Hele akşam hava karardıktan sonra giderseniz tekkenin avlusuna, resmen başka bi boyuta geçmiş gibi hissediyor insan. Akşam hava karardıktan sonra Tekkenin avlusuna gidin, ne demek istediğimi anlicaksınız, pişman da olmazsınız.

Tekkenin avlusunun bi girişinde Saraçhane Camii var, diğer girişi de taş köprü tarafından. Namaz vakti gitmediğimizden caminin içini göremedik, dıştan gayet sevimli derli toplu bi cami olarak gözüküyor. Esas ismi, Kukli Beg Camii imiş, ama civarında deri eşya, eyer takımı vs. işi yapan zanaatkarlar (saraç deniyor bu kimselere) olduğundan zamanında, Saraçhane Camii diye de biliniyor.
 Saraçhane Camii
Halveti tekkesi avlusundan bir görüntü. Kılıç ve yılan motifleri olan bir çeşme, taşlıklı avlu duvarları.. Tekke duvarlarının birinde de "hu" yazıyordu sade güzel bir hatla: üstte miniş fotoğraf.

Tekke, Halveti tekkesi. Prizren'de neredeyse adım başı tekke var zaten. Sinan Paşa Camii'nin arkasında Melami tekkesi var, Maraş'a giderken Saadi Tekkesi, Bayraklı Camii'nin ötesinde Kadiri tekkesi. Rufai tekkesi de varmış, daha merkeze uzak bir yerde. Anladığım kadarıyla, Cumhuriyet'le birlikte Türkiye'de tekkeler kapatılmış, ama balkanlarda varlıklarını aynen devam ettirmişler böyle bir yasakla karşılaşmadan. O yüzden böyle Prizren'in her bi tarafına serpiştirilmiş farklı dergahlar hala mevcut, tarihi binalarıyla. Şehrin Osmanlı havasını pekiştiriyorlar bu halleriyle. Bu arada, bizim girmeye fırsatımız olmadı ama Halveti tekkesinin içine girilebiliyor, bi dahaki sefere giricem inşallah, merak ettim.

Gazi Mehmet Paşa Hamamı: Tekkenin az ilerisindeki ana caddede (şehrin en yüksek binalarından olan bi otelin yanından da geçen) Gazi Mehmet Paşa Hamamı, veya benim ağzıma yapışan ifadeyle çifte hamamlar var. Çifte hamamlar diyorum, çünkü iki kubbeli; yani iki hamam yanyana; biri erkekler biri kadınlar için. Halbuki genelde tarihi hamamlar tek olur, bazı günler erkekler, bazı günler kadınlar kullanır.

Hamam kompleks olarak dışardan gerçekten çok güzel görünüyor. Tam fotoğraflık. Ama ziyarete vs açık değil, içini görme şansı yok yani.

Arasta Camii Minaresi: Hemen karşıda, öyle tek başına kalakalmış bir minare var. Bana Kilis'teki  Mehmet Paşa Camii minaresini hatırlattı. Caminin kapalı bir çarşısı (yani arastası) varmış zamanında. Epey kocaman bir kompleks yani. 1960'larda komünist rejim buraya yeni bir bina yapmak isteyince camiyi yıkmış, minaresini bırakmış. .
Arasta Camii'nin günümüze yadigar kalan minaresi. İlerde tepede de tarihi kale.

Sofra Restoran: Gazi Mehmet Paşa Hamamı'nın taş çatlasa 50 metre ilersinde cadde üstünde Sofra restoran. Girişi biraz küçük, biz ıskaladık bi kere Ümit'le. Dikkatli dikkatli bakarak geçmeliymişiz yani. Sahipleri Prizren türkü Şener ve Muammer abiler, ilk yazıda bahsetmiştim. Yemeklerimizi burda yiyoruz, üstüne de Trileçe (Trileqe) tatlısı yemeyi unutmuyoruz. Facebook sayfaları burada.
Sofra Restoran'ın arka taraftaki bahçesi. Yazın gittiğimizde burda yemiştik yemeğimizi sakin sakin.

Böylece, Otobüs terminalinden başladığımız birinci güzergahımızı sonlandırmış oluyoruz.


GÜZERGAH II: Turuncu Güzergah (Oltaş'tan Maraş'a)

Güzergahımız, Oltaş Pansiyon'a yerleştikten sonra başlıyor; hemen yanıbaşındaki katolik katedrali'nden. Sonra şehrin göbeği Şadırvan'dan geçerek Maraş'ta yürüyüşle son buluyor.


Güzergah II'yi (Kırmızı Güzergah) daha büyük bir haritada görmek için tıklayınız buraya. Başlangıç noktası, sarı ev, yani Oltaş Pansiyonu.


Sarı ev, kalacağımız Oltaş pansiyon. İlk yazıda anlattım detaylı zaten. Buranın şöyle ilginç bir özelliği var; adım başı yerde üç ayrı dinin mabedi var: Hemen pansiyonun arkasında bir küçük eski cami var. Az ilerde Katolik kilisesi kocaman. Aşağıda da Ortodoks kilisesi. Yani Osmanlı hoşgörüsünün çok açık bir göstergesini görüyoruz böylelikle.

Yardımcı Bayan Katolik Katedrali: Tekrar hatırlatayım; ortodoks olanlar sırplar. Ülkedeki katolikler ise arnavut. Dolayısıyla ülkenin %90'ını oluşturan müslüman arnavutların katoliklerle bir problemi yok, aynı millet, aynı dil çünkü. Problem ortodoks olan sırplarla. Bu nedenle katolik kiliseleri rahat rahat faaliyet göstermekteyken, ülkedeki ortodoks kiliseleri sırplarla yapılan savaşın da etkisiyle biraz baskı altında.

Bu Yardımcı Bayan Katedrali (Lady Helper Church) 1870'lerde yapılmış. İki gidişimde de fotoğrafını çekmemişim. Üçüncüde çekip buraya koyucam inşallah.

Aziz Yorgos (St. George) Ortodoks Katedrali: Bizim İstanbul ağzıyla söylersek de, Aya Yorgi kilisesi diyebileceğimiz bu ortodoks kilisesi aslında Şadırvan meydanına pek yakın. Sırplarla savaş sırasında zarar görmüş. Sonra restore edilmiş. Şimdi ziyarete kapalı genelde, ama ibadet amaçlı aktif sanırım.
 15.yy yapısı Ortodoks Katedrali
Ortodoks Katedralinin Önünden Şadırvan meydanı yönüne bir bakış.

Melami Tekkesi: Arka sokaklarda kalmış hissi veren, Ortodoks kilisesinin karşısındaki sokakta kalan bu tekke hakkında hiçbirşey bilmiyorum doğrusu. Şunu söyleyeyim; anladığım kadarıyla şehirdeki farklı tarikatlerin islam anlayışları da farklı. Bazıları daha sünni islama yakınken bazıları daha bektaşi tarzı,daha esnek islam anlayışı olan tarikatler sanırım. Melami tarikati bunlardan hangisine denk geliyor bilmiyorum ama.
Mütevazı binasıyla Melami Tekkesi

Şadırvan: Evet meşhuuuur şadırvan. Minicik birşey, ama şarıııl şarıl suyuyla özellikle yaz günlerinde, yaz akşamlarında herkesin biricik durağı şadırvan. Meydanın (Sheshi Shadervan'ın) tam ortasında.
Yaz gecesi şadırvanda susuzluğunu giderenler. Arkada Sinan Paşa Camii minaresi.

Sinan Paşa Camii: Bu cami buranın merkez camisi. Bizdeki şehirlerin ulucamileri gibi birşey. Hemen Şadırvan Meydanının orda zaten. 1600'lerde yapılmış. Birkaç yıl önce TİKA aracılığıyla restore edilmiş.

 Cami, yerden yaklaşık 2-3 metre yükseklikte inşa edilmiş. 

Caminin imamı Türkiye'denmiş. Yardımcı imam/müezzinlik görevini de cami önünde hediyelik eşya satan Arnavut Ali kardeş yapıyor. Ümit'le beraber biraz sohbet ettik Ali'yle. Hemen her Prizren'li gibi gayet iyi türkçe konuşuyor. Hala Ümit'le telefonda konuşurken bazen, Prizren bahsi açıldığında, "hiç unutmuyorum, 250 avro maaşı olduğunu söylemişti, nasıl geçiniyor o maaşla, yazık" der Ümit. Ali'nin Kuran okuyuşu inanılmaz! Dini eğitimini Katar'da aldığını söyledi. Kıldırdığı yatsı namazından sonra, Ümit'le birbirimize dönüp, "sırf bu Kur'an okuyuşunu dinlemek için tekrar Prizren'e gelinir" dedik birbirimize. İnsanı alıp ötelere götürüyor.

Caminin iç süslemeleri de güzeldi, değişikti bu arada. Cami yapılırken, içindeki sütunlardan bazıları yakınlarda yer alan yıkıntı bir ortodoks manastırından alınmış. Anadolu'yu gezdiğimde tarihi camilerin çoğunda görmüştüm benzer durumu.
 Cami iç nakışlarında karpuz motifleri ve canlı renkler.





Taş Köprü: Bistriça ırmağı üzerindeki taş köprü onbeşinci yüzyıla dayanıyor. Üç kemerli olarak yapılmış. Gelgelelim 1970'lerdeki bir sel köprüyü yıkıvermiş. Prizren'liler köprüye çok değer verdiğinden hemen restorasyon çalışmalarına başlanmış, ve 1982 yılında bugünkü haliyle tekrar faaliyete geçmiş taş köprü.
Taş köprü. Arkada Sinan Paşa Camii.

Bayraklı Camii & Prizren Birliği Binası: Geniş avlusu olan, nehrin öbür tarafında kalan bir Osmanlı camisi. Epeycene geniiş bir avlusu var. 1560'larda yapılmış. Gazi Mehmet Paşa Camii diye de biliniyor. Çifte Hamamların da ismi aynıydı hatırlarsanız. 

Caminin kütüphanesi ve medresesi, 1878-1881 yılları arasında faaliyet gösteren Prizren Birliği (League of Prizren) binası olarak kullanılmış anladığım kadarıyla. Bugün de bu binalar Prizren Birliği müzesine dönüştürülmüş. 1 Avro'ya içi gezilebiliyor binanın. Üstelik türkçe olarak da anlatıyor bir görevli. Şemseddin Sami (Sami Fraşeri) ismi ön planda olan isimlerden burada göreceğiniz üzre. Hatırlayalım edebiyat derslerinden: kendisi ilk türkçe roman Taaşşuk-i Talat ve Fitnat'ın yazarıdır. Hatta Priştina'da Sami Fraşeri Lisesi, caddesi vs. gibi birsürü yer vardı. Sami Fraşeri veya Şemseddin Sami, aynı zamanda bizim meşhur Ali Sami Yen'in babası. Arnavut bağımsızlığındaki rolünden dolayı mezarının Arnavutluk'a taşınmasını istiyor arnavutlar diye duymuştum. İlk Arnavutça sözlüğü yazan kişi kendisi.

Nedir bu Prizren Birliği? 1878'de tüm Osmanlı altında yaşayan bölgedeki arnavutlar (Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Sırbistan, Karadağ bölgelerinde yaşayanlar) bir araya gelip kurmuşlar Prizren Birliği'ni. Amaç, dış tehlikelere karşı bir birlik oluşturmak. Milliyetçi bir birlik, ama ilk başlarda Osmanlı yönetimi desteklemiş. Sonrasında, bağımsızlık yanlısı görüşleri belirginleşince 1881'de ortadan kaldırmış Osmanlı. Ama ilk arnavut milliyetçiliğinin ortaya çıkışını göstermesi açısından önem taşıyor Arnavutlarca.

Caminin ve birliğin  resmi yok ne yazık ki elimde, fotoğraf makinemin şarjının bittiği bir zamana denk geldi :(.

Eski Değirmen & Maksut Paşa Camii & Saadi Tekkesi & Koca Çınar: Evet dördü bi yerde. Derenin yine Şadırvan tarafından, kalenin dibinden yürüyerek ilk önce Shqiptare caddesindeki (Vatrat Shqiptare, arnavutçasıyla) eski prizren evlerininin önünden geçiyoruz, yukarıda bahsettim. Burda oturulabilecek çok hoş kafe tarzı mekanlar var. Azıcık daha yürüyünce, Maraş'a gelmiş oluyoruz

Eski Değirmen. Bugün kafe olarak işletiliyor. Çay içelim diye girdik, bizim Sadri abi ile Tasip'in kahvesindeki çaylardan buluruz diye umarak. Yok, burası modern takılıyor, türk osmanlı tarzı değil. Sallama çay vardı bi tek. Ama atmosfer olarak güzel.

Maraş, değirmen itibariyle başlıyo aslında. Tam tadına varmak için, Maksut Paşa Camii'ni geçip dere boyunca yürümek gerek, kah koca dağlara kah şarıldayan dereye bakarak. Dere çağıldasın diye dereye özel bentler yapmışlar, su sesleri arasında bi yürüyüş. Çok keyifli. Hemen burada 500-600 yıllık koca bir çınar da var. Cami önünde kavrulmuş kestane satan yaşlı bi amca vardı gecenin karanlığında.. Atmosfer çok hoş yani.
Maraş gezinti yolu üzerindeki Saadi tekkesi. İçine de girip baktık, mumlar filan yakılmış.. Değişik bir havası var yarı ıssız.

Aslında çok güzeldi bu maraş bölgesi, yürüyüş yolları vs, ama hiç fotoğrafım yok ne yazık ki şimdilik. Üçüncü gezi sonrasında telafi edicem inşallah.

GÜZERGAH III: Kale

Her bir yeri gezdik, bi tek kaldı tarihi kale.

Kaleye Sinan Paşa Camii'nin arka tarafından bi yerden çıkılıyor. 15 dakikalık bir yürüyüş, ve Prizren ayaklarınızın altında. Önceki yazıda kaleden şehrin görünüşünü vermiştim zaten, ayrıca kalenin şehirden görünüşünü de. Kaleye çıkış yolu çok keyifli. Çıkarken aynı zamanda bağımsızlık öncesinde sırpların yaşadığı şimdi terkedilmiş virane evleri de görüyorsunuz. Ayrıca iki küçük kilise var tepe üzerinde.

Elimdeki fotoğraflardan hiçbirini beğenmediğim için koymuyorum. Kale güzergahının ayrıntılı adım adım fotoğrafları için Mehmet'in Deli Yazılar'ına bakasınız buradan.
Kaleden, şehre değil de diğer tarafa doğru bakıldığında görülen manzara. Mart ayındaki gezimden. Karlı dağlar o yüzden.

Bu arada, kalenin arkasından da trekking'le maraş'a inilebilir. Ancak çok dolambaçlı bir yolu varmış ordan, öyle dediler. Bir saate anca inersiniz dediler. Trekking meraklılarına duyurulur.

30 Mart 2013 Cumartesi

Tılsımlı Osmanlı Türk Şehri Prizren'e sevdalanmak


Orası nere la?
Prizren, Kosova'nın en büyük ikinci şehri. 180 bin nüfuslu şehrin yaklaşık 20 bin'i Türk. Türk demişken, gurbetçi filan değil, Evlad-ı Fatihan Türk'ü.  Aksanları da bizim doğu karadeniz ağzını andırıyor. 1455-1912 arası Osmanlı olan Prizren, gidin görün, hala Osmanlı kalmayı becermiş aradan 100 yıl geçse de..
Ağustos ayında Prizren'in Kale tarafı. Tepede kale görünüyor.

Bu arada nüfustan bahis açılmışken, Prizren'in geri kalanının hemen hepsi Arnavut. Arnavutların çoğu müslüman, ama Sinan Paşa Camii'nin üst tarafında kaleye doğru yer alan kısımda yaşayanlar katolik Arnavutlar. Burda sırplar da yaşıyolarmış, ama 1999 savaşında şehri terk etmişler, ama katolik arnavutlar kalmış.

Peki Neden Neden Prizren?
"9 günde 13 Balkan şehri koştura koştura nasıl gezilir" konulu :) geçen Ağustostaki Balkan turumuzda (Bakınız: Balkanlar'da Seyahat), nerdeyse tesadüfen şehirde bir gece geçirmek durumunda kalınca esas tanıdım şehri. Bugüne değin Kuzey Avrupa'da gördüğüm onca şehirler Parisler marisler de dahil; beni kendine çeken sadece üç şehir oldu: biri Prizren (diğerleri: Üsküp ve Saraybosna).
Prizren'in Kale'den güneş batarkene görünüşü. Yine Ağustos'taki geziden. Solda Ortodoks Katedrali Sveti Yorgos (Saint George, veya türkçesi ile Hazreti George Kilisesi). Ortada şehrin şehrin simgesi diyebileceğimiz Sinan Paşa Camii, hemen sağda da taş köprü.

Kaleye çıkıştaki şehir tabelasından. Gördüğünüz gibi, şehrin üç ayrı resmi dilinde (arnavutça, sırpça, türkçe) ve ek olarak ingilizce hazırlanmış. Ve gördüğünüz gibi ortodoks katedralinin türkçe adı "Hazreti George" Kilisesi :)

Eh, öyle 3-5 saatle olmaz, Prizren'i tekrar geniş geniş görmeli diyerekten 22-24 Mart arasında, gidiş-dönüş KDV dahil 192 TL biletle (Pegasus biz seni pek çok severiiz) iki gece kaldık. Kaldık derken, "bu şehrin güzelliklerini başkaları da görmeli" kampanyama kurban olarak seçtiğim Ümit vardı yanımda :)
Yine Kale'den zumlu çekilmiş bir "Sinan Paşa Camii ve Şadırvan Meydanı" Fotoğrafı

Başlıkta tılsımlı şehir dedim, çünkü hem Osmanlı kokuyor, hem insanı kendine bağlayıveriyor, hem de her nekadar Osmanlı Türkü nüfus %15 civarı olsa da, inanmicaksınız hemen herkes türkçe konuşuyor, Arnavutlardan Boşnaklara, Goranilere. Türkçe pek makbul bir dil bu şehirde. Yav düşünsenize, bambaşka bi ülkedesiniz, herkesle kendi dilinizde anlaşıyosunuz yine, inanılmaz mutluluk verici bişey. 
Şehrin Maraş tarafına giderken  eski Prizren evleriyle dolu Vatrat Shqiptare sokağında gözüme çarpan, doğal Türkçesini sevdiğim bir tabela.


Nasıl gidicez?
Pegasus'tan birkaç ay öncesinde bilet rezerve ederek gayet ucuz ucuz gitmek mümkün. Özellikle turistik sezon olmayan eylül-mayıs ayları arasında. 

Uçak haliyle başkent Priştine'ye iniyor, ama inanın Priştine'de şehir merkezinde görülecek neredeyse hiçbirşey yok. Şehir beton yığını, çok itici, çok kimliksiz. O yüzden hiç Priştine'ye uğramadan, havaalanından direk Prizren'e taksi tuttuk Ümit ile. Taksi 40 avro, ve 1 saat sürüyor. Kosova'nın para birimi avro bu arada. Aslında uçakta direk Prizren'e gidecek 2 kişi daha bulsaydık, kişi başı 10 avroya bile getirebilirdik. Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla :).

Ha bu arada komik birşey oldu. Geçen Ağustos, pazarlık yapana kadar canımı çıkaran Üsküp havaalanı taksicilerini hatırlayıp, taksicilerin "ne kadara götürürsünüz" sorumuza verdiği "45 avroya" cevabına, "40 olmaz mı" diye gayet mütevazı bi pazarlık önerisi getirdik. Adamlar en minik bi hık mık etmeden "tamam hadi gidelim" demezler mi! Keşke 35 avro deseymişiz diye hayıflandık Ümit'le. (Kızım yine sana söyledim :) )

Başka alternatif, Priştine havaalanından Priştine otobüs terminaline taksi tutmak (15-25 avro), -bir rivayete göre otobüs de varmış havaalanından Priştine terminaline, 2 avro filan, ama teyit edemedim bu bilgiyi- ve sonra Priştine terminalinden 4 avroya Priştine-Prizren otobüslerine binmek. Bu otobüsler epeycene sık. Yarım saatte bir filan. Ancak İstanbul minibüslerine taş çıkartacak bir performansla gördükleri her insanoğluna cilve yapıp duruyolar :) 2 saatte anca varıyolar Prizren'e. E Prizren terminalinden de merkeze 12-15 dakika yürüyceksiniz. Yani havaalanından toplasanız en az 3 saat demek oluyor bu Prizren merkeze. Biz zaman kaybetmeyelim diye Ümit'le direk taksi tutup, Prizren'in göbeğinde Şadırvan'da indik sadece bir saate.
Prizren terminalinden hareket eden otobüs saatleri. Bir uyarı: 5:40 ve 6:00 Priştine otobüsleri Pazar günleri çalışmıyor.

Ha, şu da çook çok önemli bir bilgi aslında. Otobüs Terminali'nin önünden geçen De Rada caddesinin hemen başlangıcında (Güney tarafında, dereye yakın tarafında yani), Aliya İzetbegoviç meydanının olduğu yerde, üstünde pegasus logosu da olan bi yazıhane var (William Walker caddesinin başladığı köşe ayrımına yakın). Tam buradan, sabahları 9:00'da Priştine havaalanına pegasus servisi kalkıyormuş, sadece 7 avroya. Prizren'den direk havaalanına gitmenin ucuz yolu, demedi demeyin.

Prizren otobüs terminalinden bi karlı dağ manzarası. Etraf karlı dağlarla doluydu aynen bu şekilde! Solda "Atmaca" isimli şirkete de dikkatinizi çekeyim. Evet arnavutça'da "xh" "c" olarak okunuyor.

Nerde kalıcaz oralarda?
Cevap veriyorum: Oltaş, Oltaş, Oltaş :)
Oltaş Pansiyon

Ağustos ayında da aynı yerde kalmıştık, bu sefer de aynı yerde kaldık: Oltaş Pansiyon. Ağustos'ta pazarlıkla 3 kişilik odaya 35 avro ödediydik, şimdi de 2 kişilik odaya pazarlıksız 25 verdik. Yani gaayet ucuz, kişi başı sadece 12.5 avrocuk. Ve şehrin göbeği Şadırvan'a da yürüyerek taş çatlayıp patlasa 4 dakka mesafede. Sahibi arnavut, ama her Prizrenli gibi gayet güzel türkçe konuşuyor: Nevruz amca. Otel de gayet temiz. Kalabalık da değil. Bu sefer mesela 2 kişiydik ama 4 kişilik odada kaldık geniş geniş. Sıcak suyu var, doyurucu kahvaltısı var, e bundan iyisi Malatya'da kayısı :). Lüks otel peşinde olmayanlar için gayet ideal.
Oltaş Pansiyon'un 7 nolu odasındaki karlara bürülü Prizren fotoğrafı.. Solda tepede hayal meyal kale seçiliyor; sağda Sinan Paşa Camii. Önde tarihi taşköprü. Bayılıyorum bu fotoğrafa. O yüzden çok sevindim bu sefer de aynı odada kalınca.

A Oltaş'ı nerden bulduğumuzu da söylemeliyim: Geçen Ağustos'ta şehre gelince, otobüs terminalinden şehre doğru yürürken Yunus Emre Kültür Merkezi'ni gördük, oraya sorduk, onlar tavsiye ettiler çok çok sağolsunlar. 

Önceden rezervasyon yapmadık iki kalışımızda da, yer oluyo yani. Hem böylece pazarlık payı da olmuş oluyo yüzyüze gidip konuşunca.

E, gittik, kaldık da ne yiycez ne içicez şimdi?
Meraklanmayın, gezistan olarak bu konuda da sizleri unutmadık :). Prizren'in güzel yanı, yemek içmek çook ucuz. Çorbalar 2 TL filan, tatlılar desen aynı. Bu arada Ümit bi kaç kasaba sordu, kemiksiz etin kilosunu: Sadecenik 6 Avro, yani 14 TL filan. Türkiye'de 30 civarı imiş. Dolayısıyla kebap köfte vs. de ucuz yani.

Neyse uzatmayak; internette hep Besimi'den söz ediliyor ama, enn süper yer Sofra Restoran. Prizren'in hemen her yerinde olduğu gibi garsonları, çalışanları türkçe biliyor zaten, sahipleri de Prizren Türkü: Muammer ve Şener abiler. Ağustos'ta gittiğimizde Oltaş Pansiyon'un sahibi Nevruz amca tarif etmişti. Gittik, pişman da olmadık. Bu sefer de Ümitle Prizren'de Sofra'dan başka yerde ağzımıza bi lokma yemek koymadık desek yalan sayılmaz :). Facebook sayfaları da var; şurdan erişilebilir. Biz afiyetle yemenin derdine düşüp yemeklerin fotoğrafını çekemedik, ama facebook sayfalarında zaten bissürü fotoğraf var.
Sofra'nın fiyatları

Ümit dedi ki ısmarladığımız koca kaşarlı köfteyi yerken, "eti pişirmek maharet ister, çok pişirip kurutmamalı, çatalla bastırınca suyu çıkmalı, ama öte yandan da içi pişecek kadar da pişmeli, bunlar çok iyi tutturmuşlar".

Başka, Trileçe diye bi tatlıları var (arnavutça yazarsak: trileqe), yeme de yanında yat :) Bir tatlı bu kadar hafif ve bu kadar güzel olabilir. Tıkabasa yemek yeseniz bile, üstüne bi trileçe rahatlıkla yiyebiliyorsunuz, ultra-hafif. Sütlü, bisküvili birşey, üstü karamel kaplı. Ama anlatılmaz yaşanır :). Ağustos'ta ilk Sofra'ya gidişimizde garson "süpper bi tatlım var, malzemesi İstanbul'dan geliyor, muhakkak tatmalısınız" deyip ilk tatmamıza vesile olmuştu. Bu sefer gidişimizde de Ümitle trileçe yiyip durduk. Yalnız ilginç, malzemesi Türkiye'den geliyor dediler ama heryerde satılıyor; Kosova'nın milli tatlısıymış dedi Suzi Çelebi camii'nin Uludağ üniversitesinde okumuş imamı, laflarken.
Sofra'da Meşhur Trileçe. Ne kadar hafif bir tatlı olduğu fotoğrafta çok belli olmayabilir üstündeki karamelden dolayı, ama yok böyle birşey diyorum başka birşey demiyorum!


Velhasıl Sofra'dan şaşmayın, kaşarlı köftenizi yiyin, trileçe'nizi de yiyin, afiyetle mutlu mutlu yaşayın Prizren'de. Yeri de çok kolay: Gazi Mehmet Paşa Hamamı'nın olduğu caddede, hamamı 40-50 metre geçiyorsunuz orda. Aşağıda güzergah haritasında işaretledim zaten.

"E, yedik doyduk, üstüne bir çay içelim" diyenlere gelsin şimdi de: Çayı tabi Sofra'da da içebilirsiniz, ama esas hemen Sinan Paşa Camii'nin yanındaki caddede yer alan Türk kahvesinde içmelisiniz, yoksa darılırım :).  Yine aşağıda google map üzerinde işaretledim yerini.

Sadece türklerin takıldığı bir kahve sanırım, herkes türkçe konuşuyodu çünkü. Sahibi Sadri abi, yanındaki temiz yüzlü genç Tasip de çay getirip götürüyo. Çaylar yanında miniş bir limon dilimi ile servis yapılıyor, içtikçe içesi geliyo insanın. Bir yandan da kulağınıza çalınan Prizren türkçesi.. Ve tabi ki televizyon açık ve türk kanalları, ya maç ya Şaban filmi vs vs.
Limonlu çayım,  ve arkada Sadri abi ile Tasip. Ha önde sağda da Ümit var kocaman, atlamayayım :)

Çay fiyatlaması çok çok ilginç. Ümit çözdüğünü iddia etti: 1 kez isterseniz tanesi 0.5 avro, ikinci kez isterseniz tanesi 0.3 avro ... yani içtikçe fiyatı ucuzlayan çay :) "Sürümden kazanıyolar herhal" dedi Ümit.
Sadri abinin kahvesinin dıştan görünümü.

Başka ilginç bir ayrıntı. Ümit'lerin mahallesinde taa 1930'larda balkanlardan göçen göçmenler yaşıyomuş bir zamanlar, Gemerek'te. Baktım ümit kahvede konuşulan herşeyi anlıyo, Prizren aksanına karşı hiçbir zorluğu yok. Ne iş deyince, "ben bu aksanın konuşulduğu ortamda büyüdüm zaten memlekette" dedi. Çok ilginç, memleketindeki aksan, yurtdışında karşısına çıkıverdi. Daha ilginci de, memlekette "göçmen kahvesi" dedikleri bir kahvede, dua eden bir küçük kız çocuğu fotoğrafı varmış. Bizim bu türk kahvesinin duvarında da aynı fotoğraf olmasın mı! Meraklanıp Sadri abiye sordum, "30-35 sene önce Türkiye'den geldiydi o" dedi artık soluklaşmış fotoğrafa bakarak.
Sadri abinin kahvesinin duvarından. Bahsettiğim fotoğraf, soldaki çerçeveli fotoğraf.

Biraz da Arnavut Alfabesi öğrenelim
Prizren şehrinin üç resmi dili var: Arnavutça, Türkçe, Sırpça. Yani tüm cadde vs isimleri, tabelalar, üç dilde de mevcut. Ama kolaylık olması bakımından Arnavutça ile ilgili şu miniş bilgiler çok önemli, dükkanların vitrinlerin yazılarını vs okurkene:

xh: "c" diye okunuyo,
sh: "ş" diye okunoyo.
Ahan da örneğimiz; "xhoshkun" nasıl okunur? Evet, Coşkun diyenler kazandı :) Coşkun kasabın tabelalarını görünce beni hatırlarsınız artık :). "xhamia" da "camiya" diye okunuyor, bildiğimiz cami yani.
Coşkun Kasap'ın tabelası. Maraş'a giderken.

Başka; 
q: "ç" diye okunuyo.
y: "u" diye okunuyo.
j: "y" diye okunuyo.
Örneğimiz gelsin: "paqa". İpucu da vereyim, bunu bi restoran menüsünde okudunuz.. Evvet "paça" yani.
Örnek 2: "Qaj": Evet "Çay" bildiğimiz.
Pekii "Qyfte" nasıl okunuyor? "Köfte" diyenlere kocaman bi sıfır puan: kuralımıza göre "Çufte" :) Evet Arnavutçası bu. Kelimeyi, bizim Karadeniz ağzına yakın konuşan Prizren türklerinden aldıklarından bu şekilde olmuş, idare etçeniz artık :)

Bir de "sheshi"nin arnavutça'da meydan demek olduğunu söyleyip geçelim. Örneği unutmayak: "Sheshi Shadervan": Şadırvan Meydanı

Ha son bi bilgi, arnavutça'da "tore" hane demek anladığımız kadarıyla. "Qajtore", çayhane, "mishtore", kasaphane, "burektore" börekçi.. Her bi tarafta dükkanların üstünde tore'li birşeyler yazıyodu, merak edersiniz ne diye bu, öyle meraklı meraklı dolanmayın diye söylüyorum şimdiden :)

Gezi Güzergahı
Şehrin gezmeye değer her yeri zaten yürüme mesafesinde. O açıdan da gayet gezgin-dostu bi şehir benim caanım Prizrencim :)

Görülcek şeyleri şöyle gruplayayım:
1) Tarihi camiler: Sinan Paşa Camii, Bayraklı (Gazi Mehmet Paşa) Camii, Saraçhane Camii, Suzi Çelebi Camii
2) Tekkeler: Halveti Tekkesi, Melami Tekkesi, Kadiri Tekkesi
3) Kiliseler: Aziz Yorgos Katedrali, Cuma Camii, Aile Ortodoks Kilisesi, Yardımcı Bayan Katolik Kilisesi, Kale çıkışındaki kilise
4) Eski Prizren Evleri: Shqiptare caddesinin Maraş tarafı, Cuma Cami etrafı
5) Kale
6) Maraş

Bu yazıyı genel bilgilere ayırdım. İkinci yazıda, görülmeye değer yerleri, google-map gezi güzergahlarını da verip, o güzergahları takip ederek aktarıcam. Yani bu yazı buzdağının görünen yüzüydü, esas yeni yazıda güzel güzel fotoğraflar falan filan :) Bekleyin yeni yazı az sooonra.

Aşağıya gezi güzergahları haritasını koyuyorum. Bi sonraki yazıda ayrıntılı olarak bu güzergahları takip edip gezmeyi anlatıcam.

Haritayı daha büyük görmek için tıklayın

Yapmadan Dönme

Bi uyarıda bulunayım ilk önce: "yapmadan dönme"de bahsettiklerimin tam iyi anlaşılması için, gezi güzergahlarının ayrıntılarını içeren bi sonraki yazımı okumak önemli. Yoksa havada kalabilir.
  • Sinan Paşa Camii'nin içini de görüp önündeki çeşmeden ve Şadırvan Meydanı'nda şadırvandan su içmeden
  • Halveti Tekkesi'nin insanı 200-300 yıl öncesinin Osmanlı hayatına götüren avlusunda dolanmadan
  • Sofra Restoran'da kaşarlı büyük köfte ve süper hafif süper güzel tatlı trileçe yemeden 
  • Maraş başlangıcındaki Vatrat Shqiptare'deki eski evleri görüp ileriye doğru nehir boyu bi gezinti yapmadan
  • Kale'ye çıkıp nehir, üstündeki köprüler ve Sinan Paşa Camii'nin oluşturduğu görüntüye doya doya bakıp kalmadan
  • Hemen Sinan Paşa'nın yanıbaşındaki türk kahvesinde çay içmeden (çok önemli bu :) )
  • Sinan Paşa Camii müezzini, ikinci imamı Ali'nin Kur'an okuyuşunu duymadan (bu yaşıma kadar canlı olarak böyle okuyuş dinlemedim!)
  • Şehrin en eski osmanlı yapısı Namazgah'ı görmeden
gelmeyin sakın ama sakın.

Başka kimler bloglamış Prizren'i
Deli Yazılar Kosova-Prizren bir Türk Şehri:  Mehmet sağolsun, güzeel güzel yazmış Prizren'i kendini okutturan bir tarzda. Muhakkak okuyun, pişman olmazsınız.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...